Bu cuma günü sizlere Kur’an-ı Kerim’in 23. süresi olan Mü’minun süresinin 47 ila 61 ayetlerinin mealini aktaracağım. 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

47. Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız?

48. Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular.

49. Andolsun biz Musa’ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab’ı verdik.

50. Meryem oğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik.

51. ‘Ey Peygamberler! Temiz olan şeylerden yeyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyle bilmekteyim.’

52. ‘Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının’ (denildi).

53. Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler.

54. Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

55, 56. Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

57. Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar;

58. Rablerinin ayetlerine inananlar;

59. Rablerine ortak tanımayanlar;

60. Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;

61. İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.

Müfessirler; 48 ayette, 47 ayet, inkârcıların umumiyetle içine düştükleri bir hatayı ortaya koymaktadır: Gerçekten onlar insana, yalnızca bu dünyadaki mevkiine, toplum içindeki pozisyonuna göre değer verirler. Onların insan hakkında başta gelen değer ölçüleri makam ve mansıptır. Böylece onlar, bizatihi insana, onun düşüncesinin ve inancının kalitesine, sahip olduğu ahlâkî ve insanî vasıflarına değer vermezler. 48. ayet bize gösteriyor ki, inkârcıların bu yanlış değer ölçülerine dayanarak peygamber hakkında vardıkları hüküm, kaçınılmaz olarak kendilerini felakete götürür.

49 ayette, Müfessir Zemahşeri’ye göre, ayette ‘onlar’ zamiri ile kasdedilenler, Firavun ve eşraf takımı olmayıp, Hz. Musa ile Filistin’den Mısır’a göçen İsrailoğullarıdır. Zira Kitap, yani Tevrat, Firavun ve adamlarının boğulmalarından sonra vahyedilmiştir.

51 ayette, Peygamberlere ve onların sonuncusu olan Hz. Muhammed’e yöneltilen bu hitaptan, in-kârcıların kanaatlerinin aksine, peygamberlerin de birer beşer olduğu ve onlar için, Allah’ın lütfu olan güzel ve helâl rızıklardan yararlanmanın bir kusur olmadığı, asıl önemli olan ve onlara yaraşan şeyin, iyi davranışlarda bulunmak, Allah’a en güzel şekilde kulluk etmek olduğu anlaşılmaktadır.

Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl/90)

Ya Rabbi! Hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara eda, sıkıntıda olanlara da ferahlık ver Ya Rabbi.

Ya Rabbi! Sana açılan elleri, sana yönelen gönülleri, sana yalvaran dilleri boş çevirme Ya Rabbi.

Ya Rabbi! Bina yıkıntısından, uçuruma düşmekten sana sığınırım. Allah'ım boğulmaktan, yangından ve (aşırı) yaşlılıktan sana sığınırım. Ölüm sırasında şeytanın beni çarpmasından sana sığınırım. Senin yolundan ayrılarak ölmekten sana sığınırım. Zehirlenip ölmekten sana sığınırım. Üzüntü içinde ölmekten Sana sığınırım Ya Rabbi.

Ya Rabbi! Hamd sana, şükür sana. Eriştirdin bizi yine Ramazana. Müjdeler olsun kavuşanlara. Rahmet olsun kavuşamayanlara.

Ramazan-ı şerifiniz, mübarek olsun.

Cumanın rahmeti ve bereketi üzerinizde olsun inşallah.

Selam ve dua ile...