Her pazar olduğu gibi bugün de sizlere kıssadan hisse çıkaracak bir hikâye aktaracağım.

Keyifle okumanız dileğiyle.

Beyazıd Bestami Hazretleri 40. hacını eda ediyordu. ‘Kim senin gibi 40 kez hacca gelmiş?’ Gönlünden bu geçince ayağa kalktı ve yüksek bir sesle:

-Ey ahali ben kırk kez hac farizasını yerine getirdim! Bu kırk haccımın sevabını iki ekmeğe satıyorum, alan var mı?, diye seslendi.

Biri ayağa kalkıp “Ben alıyorum” dedi.

Adam iki ekmek verince ekmekleri bir köpeğin önüne yemesi için attı.

Sonra nefsine dönerek “Artık övüneceğin bir şey kaldı mı?” diye kınadı.

Hac vazifesi bitince kafileden ayrılarak Rum ellerine doğru gitti.

Bir yerde mola vermek için durduğunda bir Hıristiyan rahip ondaki değişikliği fark edip onu evine davet etti. Evinde rahat ibadet etmesi için ona uygun ortam oluşturdu. Rahip ondaki değişik halleri müşahede edince onu ağırlamakla iyi ettiğini düşünerek memnun oldu. Bir süre sonra Beyazıd Hazretleri rahibin konukseverliğine teşekkür ederek oradan ayrılmak istedi. Ama rahip bunu kabul etmeyip biraz daha kalmasını ısrarla rica etti ve:

-Yalvarırım birkaç gün daha burada kalın. Çünkü birkaç gün sonra bizim bir bayramımız var. Bu bayramda bütün rahipler ve din büyüklerimiz gelir, halkla birlikte bu bayramı kutlarız. Hem büyük rahibimiz de gelip ayine katılır. Sanırım büyük rahibimizle görüşüp konuşmanda fayda var.

Beyazıd Hazretleri bu işte bir hikmet var diyerek bu teklifi kabul etti. Bayram günü gelince herkes kiliseye bayram ayinine katılmaya gitti. Rahipler ve büyük rahip de Beyazıd Hazretleri de yerel bir elbise giyerek ev sahibi rahip ile birlikte kiliseye gidip oturdu. Başrahip ayin için kürsüye çıktı. Ama hiçbir şey konuşmadı. Biraz bekleyince rahipler:

-Niçin susuyorsunuz?  

-Nasıl konuşayım ki aramızda bir Muhammed’i var, dedi. Halk birden galeyana geldi. Bayramı sabote ettiğini düşünerek:

-Göster onu bize parçalayalım, diye haykırmaya başladılar. Başrahip:

-Böyle taşkınlık yaparsanız onu size göstermem. Ama ona dokunmayacağınıza söz verirseniz onu size gösteririm.

Halk ona dokunmayacağına söz verdi.

Bunun üzerine başrahip:

-Ey Muhammed’i Allah için ayağa kalk, dedi. Beyazıd Hazretleri ayağa kalktı.

Başrahip:

-Adın ne?

-Beyazıd.

-Tahsilin var mı?

-Rabbimin öğrettiği kadar.

-O zaman sana kırk sorum olacak, bakalım bilebilecek misin?

Beyazıd Hazretleri, “Buyurun sorun” dedi.

Başrahip:

-O halde bana ikincisi olmayan biri, üçüncüsü olmayan ikiyi, dördüncüsü olmayan üçü, beşincisi olmayan dördü, altıncısı olmayan beşi, yedincisi olmayan altıyı, sekizincisi olmayan yediyi, dokuzuncusu olmayan sekizi, onuncusu olmayan dokuzu, on birincisi olmayan onu, on ikincisi olmayan on biri, on üçüncüsü olmayan on ikiyi söyle.

Beyazıd Hazretleri:

-İkincisi olmayan bir eşi ortağı, dengi-benzeri olmayan Allah-ü Teala’dır.

Üçüncüsü olmayan iki, gece ile gündüzdür.

Dördüncüsü olmayan üç, talak’tır.

Beşincisi olmayan dört, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı Kerim’dir.

Altıncısı olmayan beş, beş vakit namazdır.

Yedincisi olmayan altı, göklerin ve yerin yaratıldığı gün sayısıdır.

Sekizincisi olmayan yedi, yedi kat göktür.

Dokuzuncusu olmayan sekiz, kıyamet günü arşı taşıyacak meleklerin sayısıdır.

Onuncusu olmayan dokuz, hamilelik müddetidir.

On birincisi olmayan on, Musa (a.s.) Şuayb peygamberin çobanlık ettiği yıllardır.

On ikincisi olmayan on bir, Yusuf peygamberin kardeşleridir.

On üçüncüsü olmayan on iki, senenin yıllarıdır

Başrahip:

-Doğru dedin, peki söyle bakayım havadan ne yaratıldı, havada ne muhafaza olundu ve hava ile kim helak edildi?

Beyazıd Hazretleri:

-İsa (a.s) Hava’dan yaratıldı, havada muhafaza edildi. Ad kavmi Hava ile helak edildi.

Başrahip:

-Peki ne ağaçtan yaratıldı, ağaçta kim korundu ve ağaç ile kim helak oldu?

Beyazıd Hazretleri:

-Musa (a.s.)’ın asası ağaçtan yaratıldı. Nuh (a.s.) ağaç içinde gemide korundu. Zekeriya (a.s.) ise ağaç içinde testere ile biçildi.

Başrahip:

-Pes doğrusu, peki ateşten kim yaratıldı, ateşten kim korundu ve kim ateş ile helak oldu?

-İblis ateşten yaratıldı. İbrahim ( a.s.) ateşten korundu. Ebu Cehil ateş ile helak oldu.

-Ya taştan kim yaratıldı, taş içinde kim korundu ve taş ile kim helak oldu?

-Salih (a.s.)’ın devesi taştan yaratıldı. Ashabı Kehf taşta korundu. Ebrehe ve ordusu taş ile helak edildi.

Başrahip “Hepsi doğru” dedi. Ve sormaya devam etti:

-Bir ağaç düşünki on iki dalı her dalında otuz yaprağı ve her yaprağında beş çiçek bulunsun. Bu çiçeklerden ikisi güneşe, üçü karanlığa baksın?

-Bu ağaç bir yılı temsil eder. On iki dalı on iki aya, otuz yaprağı otuz güne, beş yaprak beş vakit namaza, güneşe bakan iki yaprak öğle ve ikindi, geceye bakan üç yapraksa akşam, yatsı ve sabah namazını temsil eder.

Başrahip her cevapta “Doğru diyorsun” diye itiraf etmekten kendini alamadı ve devam etti:

-Söyler misin bana, âlimleriniz ‘Cennette dört nehir vardır,  biri baldan, biri sütten, biri sudan, biri de şerbettendir’ diyorlar. Aynı kaynaktan beslenen dört nehir nasıl farklı farklı akabilir ki?

Beyazid Hazretleri cevap verdi:

-İnsanın kafasından dört küçük nehir akar. Kulak yağı acı, gözyaşı tuzlu, burun salgısı iğrenç, ağız suyu leziz değil midir? Buna ne dersin?

Başrahip:

-Birde sizin alimleriniz ‘Cennet ehli yer içer fakat abdest bozmaz, su dökmez’ diyorlar.

-Ana rahmindeki cenin de öyle değil midir?

-Peki hacca giden tavaf eden ama canı ruhu olmayan bir şey ne olabilir?

Beyazıd Hazretleri:

-Nuh ( a.s.)’ın gemisidir. Tufanda Kâbe’yi tavaf etmiştir.

Başrahibe döndü ve “Sanırım bu kadar soruya cevap verdikten sonra bana da soru sorma hakkı doğdu” dedi.

-Ben müsaade ederseniz size sadece bir soru soracağım ve cevabını bildiğinizden de adım gibi eminim.

-Buyurun sizi dinliyorum.

-Cennet kapılarının üzerinde ne yazar?

Başrahip konuşmadı. Etrafındakiler rahatsız oldu ve “Ey büyüğümüz cevabını ver ve bizi mahcup etme” diye yalvarmaya başladı. Bunun üzerine başrahip:

-Doğrusunu sorarsanız bu sorunun cevabını biliyorum. Ama…

-Ama ne?

-Siz bu cevabı kaldıramazsınız.

-Söz veriyoruz katlanacağız, bedeli ne olursa olsun ödemeye hazırız.

Bunun üzerine başrahip:

-O halde beni iyi dinleyin. Cennetin anahtarı ve cennet kapılarının üzerinde yazılan şey aynı şeydir. O da ‘La ilahe illallahMuhammedün resulullah’dır. Cennet kapılarının üzerinde bu ibare yazılıdır.

Bunu deyince oradaki herkes kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldu.

Sonra başrahip Beyazıd Hazretleri’ne dönerek:

-Ben çoktan Müslüman olmuştum ama beni öldürürler diye bunu herkesten saklıyordum. Allah’a dua ederek kâmil bir dostunu göndererek bana yardımcı olmasını, etrafımdakilerin de İslam’la müşerref olmasını nasip etmesini istemiştim. Allah seni gönderdi, dedi.

Allah (c.c.) bizi gerçek inananlardan ve yaşayanlardan eylesin.

Amin…