Bu cuma günü sizlere Kur’ân-ı Kerim’in 20. Süresi olan Taha süresinin 86 ila 96 ayetlerinin mealini aktaracağım.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

86. Bunun üzerine Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndü. Ey kavmim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi, yoksa üstünüze Rabbinizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan vâdinizden döndünüz?

87. Dediler ki: Biz sana olan vâdimizden, kendi kudret ve irademizle dönmedik. Fakat biz, o kavmin (Mısır’lıların) zinet eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiş, sonra da onları atmıştık; aynı şekilde Sâmirî de atmıştı.

88. Bu adam, onlar için, böğürebilen bir buzağı heykeli icat etti. Bunun üzerine: İşte, dediler, bu, sizin de, Musa’nın da tanrısıdır. Fakat onu unuttu.

89. O şeyin, kendilerine hiçbir sözle mukabele edemeyeceğini, kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermek gücünde olmadığını görmezler mi?

90. Hakikaten Harun, onlara daha önce: Ey kavmim! demişti, siz bunun yüzünden sadece fitneye uğradınız. Sizin Rabbiniz şüphesiz çok merhametli olan Allah’tır. Şu halde bana uyunuz ve emrime itaat ediniz.

91. Onlar: Biz, dediler, Musa aramıza dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

92, 93. (Musa, döndüğünde:) Ey Harun! dedi, sana ne engel oldu da, bunların dalâlete düştüklerini gördüğün vakit peşimden gelmedin? Emrime âsi mi oldun?

94. (Harun:) Ey annemin oğlu! dedi, saçımı sakalımı, yolma! Ben, senin: 'İsrailoğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü tutmadın!'demenden korktum.

95. Musa: Ya senin zorun nedir, ey Sâmirî? Dedi.

96. O da: Ben, onların görmediklerini gördüm. Zira, o elçinin izinden bir avuç (toprak) alıp onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu böyle nefsim bana hoş gösterdi, dedi.

Müfessirler, 87 ayette, Sâmirî’nin telkini ile zinetleri eritmek ve buzağı yapmak için ateşe attılar.

88 ayette, Âyetin son cümlesi, müfessirler tarafından iki şekilde yorumlanmıştır; ilki şöyledir: 'Fakat Musa, bu buzağının tanrı olduğunu unuttu'; Allah’ı başka yerlerde aramaya kalkıştı. Bu anlayışa göre, bu sözü söyleyenler, Sâmirî ve taraftarlarıdır. İkinci yoruma göre âyetin manası şöyledir: 'işte Sâmirî, Allah’ı unuttu'; O’ndan ve Musa vasıtasıyla tebliğ edilen hak dinden yüz çevirdi.

96 ayette, Müfessirlere göre Sâmirî’nin, İsrailoğullarının görmeyip de kendisinin gördüğünü ve izinden bir avuç toprak aldığını iddia ettiği elçi, Hz. Musa’nın huzuruna gelen Cebrail idi. Sâmirî, onun atının bastığı yerlerin yeşerdiğini görmüş, izinin toprağından bir avuç alıp ateşe atmıştı. Âyeti, mecazî manada 'Allah’ın ilham ettiği ilmi böyle kullandım' şeklinde anlamak da mümkündür.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.):'Kim güzelce abdest alır, Cumaya gelir ve hutbeyi can kulağıyla dinlerse, o Cuma ile gelecek Cuma arasındaki günahları affolunur. 'Buyurmuştur.

Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasanız diye size öğüt veriyor. (Nahl/90)

Yarın, Camiler ve Din Görevlileri Haftası.

Pazartesi günü ise, Mevlid-i Nebi Haftası.

Allah (c.c.) cümlemizi layıkıyla idrak edenlerden eylesin inşallah...

Ya Rabbi! Hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara eda, sıkıntıda olanlara da ferahlık ver Ya Rabbi.

Ya Rabbi! Sana açılan elleri, sana yönelen gönülleri, sana yalvaran dilleri boş çevirme Ya Rabbi.

Cumanın rahmeti ve bereketi hepimizin üzerinde olsun inşallah.

Selam ve dua ile...