Hareket etmek, hastalıklardan korunmada ve hastalıkları kolay atlatmada büyük bir unsurdur. Günümüzde teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle hareket olanağımız oldukça azaldı. Hareketsiz bir toplum olmuşuz adeta. Böyle olunca da hastalıklar vücuda daha rahat yerleşip yayılıyor. Bulaşan hastalıklar daha zor atlatılıyor. Covid ve diğer hastalıkları atlatmada artık sık sık duyduğumuz, vücut direnci ve bağışıklık sisteminin güçlü olmasını da bu babda değerlendirmek lazım. Vücut direnci ve bağışıklık sistemi güçlü olanlar, Covid gibi diğer hastalıkları da rahat yeniyorlar. Şehirlerde, metropollerde hareketsiz yaşayanlar daha zor atlatıyorlar. Ülkemize baktığımızda da İstanbul gibi metropol şehirlerde özellikle hareketsiz yaşayan genç kesimin bile hastalıkları çok ağır geçirdiğini, bizim Sason ilçemizde yüz yaşını geçmiş vatandaşlarımızın da hastalıkları kolay atlattığını görüyoruz. Ben Sason gibi bir ilçede belki de hiç tedavi olmadan Covid gibi hastalıkları kolay atlatan vatandaşlarımızın, bunu fazla hareket etmelerine borçlu olduklarını düşünüyorum. Çünkü ilçede özellikle şimdi yüz yaşında olan insanlarımız eskiden genelde tarla, bağ, bahçe, hayvancılık işleriyle iştigal ettikleri için çok hareketli yaşarlardı ve doğal beslenirlerdi. O yüzden vücut dirençleri ve bağışıklık sitemleri güçlüdür. Vücutları hastalıklara karşı dirençli olduğu için bazı hastalıkları hissetmeden bile geçirebiliyorlar.

 

Sağlık Bakanlığı verilerine göre fiziksel hareketsizlik, dünyada ölüme neden olan risk faktörleri sıralamasında dördüncü sırada yer almaktadır (dünya genelindeki ölümlerin % 6’sı). Hareketsizlik yüzünden her yıl 3,2 milyon insan hayatını kaybetmektedir. Yeterince hareketli olmayan insanlar, tüm nedenlere dayalı mortalite açısından %20 ile %30 arası daha yüksek risk altındadır. Düzenli fiziksel aktivite; yüksek tansiyon gibi kardiyovasküler hastalık, diyabet, depresyon, meme ve kolon kanseri riskini azaltmaktadır. Meme ve kolon kanserlerinin yaklaşık % 21-25’inin, diyabetin % 27’sinin ve iskemik kalp hastalığının % 30’unun ana nedeninin fiziksel aktivite yetersizliği olduğu tahmin edilmektedir. Fiziksel aktivite yetersizliği en çok yüksek gelirli ülkelerde görülmektedir. Fakat bazı orta gelirli ülkelerde de özellikle kadınlar arasında çok yüksek seviyeler görülmektedir.

Hepinizin malumu birçok hastalığa davetiye çıkaran obezitenin de asıl kaynağı hareketsizliktir. Fazla kilo ve obezite yüzünden her yıl en az 2,8 milyon kişi hayatını kaybetmektedir. Kalp hastalığı, felç ve diyabet riski, beden kütle indeksinin (BKİ) artmasına bağlı olarak giderek artmaktadır. DSÖ verilerine göre Avrupa Bölgesi, Doğu Akdeniz Bölgesi ve Amerika Kıtası Bölgesi’nde kadınların %50’sinden fazlası fazla kiloludur. Bebekler ve çocuklar arasındaki en yüksek fazla kilo prevalansı, üst-orta gelir gruplarındadır. Fazla kilodaki en hızlı artış ise alt-orta gelir grubunda görülmektedir.

 

Epidemiyolojik çalışmalar; yaş, cinsiyet gibi demografik faktörlerle, eğitim düzeyi, medeni durum gibi sosyo kültürel faktörler yanında biyolojik faktörlerin ve beslenme alışkanlıklarının, sigara ve alkol tüketimi ile fiziksel aktivite azlığı gibi yaşam biçimi faktörlerinin de obeziteden kaynaklı olduğunu göstermektedir.

Ekran başına oturup saatlerce izlediğimiz ve hareketsiz yaşamamıza sebep olan karakterlerin çoğu formunu korumak için az yemek yer, her gün saatlerce koşu yapar, yürüyüş yaparlar.

Bu yüzden Sağlık Bakanlığımızın yıllardır üzerinde durduğu “Her Gün 10 Bin Adım” düsturunu hayatımıza tatbik etmeye çalışmamız lazım. İllaki bir yürüyüş parkına gidip adımlarımızı sayarak bunu yapmamız gerekmez. Hareket halinde olalım; bilgisayar, tv, telefon, tablet başında tıkılıp kalmayalım. Özellikle hafta içi yürümeye ve spor yapmaya vaktimiz olmuyorsa, mutlaka hafta sonundan bir günü 4-5 saatlik uzun yürüyüşlere ayırıp, sağlığımız için hareket etmeliyiz.

Selametle kalın…