Bugün bir hikâye ile başlamak istiyorum.

Harzemşahlar devletini duymuşunuzdur. Bu devletin başında Muhammetşah adında bir sultan vardır. Tabi tabi bu sultanında başında bir anası. Bu sultanın birde iki oğlu ve iki eşi vardır. Eşlerinden biri Kıpçak Türkü, diğeri ise Türkmen Türkü’dür, (Durun hemen ayrımcılık yapıyor demeyin. Kitaptaki şekliyle yazıyorum.) Tabi Devlet yönetiminde kadınlar o kadar etkilidir ki şehzade ilan edilen büyük çocuk Celalettin Türkmen anneden olduğu için sultanın annesi Kıpçaklar’dan olunca Türkmen anneden olan Celalettin şehzadelikten azledilerek yerine Kıpçak anneden doğan Ozlak şah tahtın varisi ilan edilir. Tabi bunda sultanın annesi büyük bir söz ve etki sahibidir. Sultan bunu değişimi istememekle beraber annesinin ısrarını kıramaz ve bu değişime onay verir.  Öncelikle buradan hareketle toplumumuzdaki kadının yüz yıllar önceki değerini görmek acısından çok önemli.

Yalnız hikayemiz bitmedi kadınlar üzerinden devam edelim sonrasında hikayemize devam ederiz.

Toplumumuzda İslam’dan önce de kadınlar baş tacı edilmiş sultanlıklar yapmıştır. Sultanlarla birlikte savaşlara katılmış devlet yönetimde söz ve rol sahibi olmuşlardır.  Günümüzde ise İslam’la şereflendiğimizi iddia ettiğimiz bir dönemde kadın cinayetleri duydukça ve gördükçe artık toplum olarak ilerlemek bir yana dursun resmen daha yobaz daha bağnaz bir topluluk haline geldiğimizde ortadadır.  Ebetteki İslam dini gibi mükemmel bir dinin toplumumuza bu tür olumsuzlukları kattığını söylemiyorum. İslam öncesi Arap kültürünün toplumumuza yansımaları günümüze kadar gelmiştir.

Peygamberimiz anaları kadınları o kadar yücelmiştir ki ‘cennet anaların ayakları altındadır’ buyurmuştur. Peki bu kadın cinayetleri ve barbarlıkları bizim toplumumuza nereden nasıl girmiştir. İslam öncesi Arap kültürünü özellikle Emevîler’de sanki İslam’ın emirleri gibi topluma yayılması İslam’a yeni giren Türklerinde Emevîler’in her yaptıklarını din adına yapıyor sanmalarından dolayı bu tür olumsuz davranışlarda toplumumuzda yer bulmuştur. Oysaki Türk tarihine bakınca kadın Türk erkeğinin baş tacı   can yoldaşı, savaşta erkeğinin yanında savaşan devlet yönetiminde sultandan sonraki en etkili ve yetkili kişi olarak göze çarpmaktadır.

               Toplum olarak dejenere olmuş bozulmuş kendi milli değerlerini ve kültürünü unutmuş Arap İslamiyet’le birlikte dinde olmadığı halde arabı ve Arapçayı kutsal gören zihniyet sonrası   Arap kültürünü dinmiş gibi algılayıp gelenek görenek örf adet ve yaşam tarzını değiştirmiş bunun sonucu olarak   kültürel bir yozlaşma sonucu toplumumuzda kadınlar ikinci sınıf vatandaş haline getirilmiştir.

 Günümüzde kadınları şiddetten korumak adına alına bütün kararlar ve kanunlarda yetersiz kalmaktadır. Bunun sebebi kanunların ve kararların insanın çiğnemesi kolay olması yaptırımların insanlar üzerindeki etkilerinin yeterince caydırıcı olmamasından kaynaklanmaktadır. Kadın ve kadına şiddet konusunda devlet erkânı da gerekli duyarlılığı zamanın gösterememiştir.  Devlet yöneten eşiyle savaşa giden kadın   evlere hapsedilmek istenmiştir. Günümüzde hala bu zihniyet artıkları hala mevcuttur.

Ama unutmaması gereken şudur ki kadınları toplumda kültürel, ekonomik, kişilik olarak geliştiremedikçe toplumda kalkınma gelişme beklemek mümkün olmayacaktır.  Çünkü her insanın ilk öğretmeni eğitimcisi annelerdir. Bu yüzden   toplum olarak kadınlara gereken saygınlığı kazandırmak adına gereken tedbirleri almak devlet görevi değil insanlık görevidir.

               Günümüzde kadınların bütün dertleri bitmiş gibi mecliste bir türban tartışması almış başını gidiyor. Üniversite yıllarında türban için çok kavgaya girmiş biri olarak günümüzde kadınların en büyük sorununun türban olduğu düşüncesinde değilim.  Hem unutulmamalıdır ki siyasetin almış olduğu kararlar diğer bir siyasi iktidar tarafından değiştirilebilir.

               Oysaki kadının toplumdaki yerini sorumluluklarını iş hayatındaki zorlukları gidermedikçe kadınların türbanlı olması ya da olmaması kadına günümüz toplumunda ne katacaktır.  Kadın cinayetlerini engelleyecek midir? Kadınların şiddet görmelerinin önleyecek midir? Kadınların toplumdaki saygınlığa katkısı olacak mıdır.?

 Tabii ki hayır.

 Toplum olarak kadınları sosyo - ekonomik olarak acıdan  güçlü kılmadıkça toplumdaki kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin önüne geçmekte mümkün olmayacaktır. Kadını sadece giyimi kuşam üzerinden değerlendirmek şekilciliktir. Bugün en güzel örneği nur süresinde kapanmayla ilgili ayetlerden haberi olmayan   ama kendini kapalı zanneden pek çok insanımız vardır. Bu nedenle kadınlara şekilcilikten uzak gerçek manada   onların bizim analarımız, bacılarımız, eşlerimiz, can yoldaşımız olduğunu düşünüp alınacak kararlarda bunlara dikkat etmemiz gerektiği inancındayım.

 Bütün toplumumuza kadın şiddetti ve cinayeti olmayan güzel haberler diliyorum.