Gecikmeli olarak yapılan ve pandemi nedeniyle bu yıla sarkan belli kısıtlamalarla yapılan Avrupa Futbol Şampiyonası'nda ve milli takımımızın aldığı sonuçlar hepimizi üzdü...

Her kafadan bir ses çıkıyor... Hollanda ve Fransa'yı elemelerde dize getiren bir takımın hali ne bu diye...

Futbolun savaş, futbolcularında asker olmadığını bilmek gerek.

Bu bir oyun iyi çalışan, az hata yapan kazanır.

Ancak beni üzüp düşündüren şey  asgari ücretle  çalışıp ailesi geçindiren vatandaşlarımızın  3.200.000 euro'ya milli takımı çalıştıran Şenol Güneş’e

"değerini bilmiyoruz" diyerek sahip çıkması!?

Haa bu parayı veren TFF bu maaşları neye göre hangi kritere göre veriyor aslında sorgulanması gereken en önemli konu bu olmalı!

Denizde müsilaj çıkıyor, "hepimiz suçluyuz" diyor TV de biri! 

Vallahi ben suçlu değilim kardeşim!

Adı kara para işlerine karışan gazeteci!

Veyis Ateş din kültürü öğretmeni çıkıyor! Ve gazeteci!?

Din Kültürü  seviyesini bilemem ama ahlak bilgisinin hiç olmadığı kesin!?

Milyonlarca gencin işsiz dolaştığı, ülkemde, devletten birden fazla maaş alınması ne kadar ahlaki, insani ve İslami?

Bunlara bu maaşı verenler yataklarında rahat uyuyabiliyorlar mı?

Bunlar yetmiyormuş gibi HDP saldırısı çıktı gündeme.

HDP binasına saldırı emri verenler, kaos  ortamından nemalananlar, eylemi planlayanlar acilen yakalanıp tespit, teşhir edilmeli ve cezalandırılmalıdır.

Mücadelemiz, tüm ötekileştirmelerin bittiği, "insan"ın kimliklerine bakılmaksızın değerli görüldüğü,

işlemiş ise suçluların da eşit bir şekilde cezalandırıldığı, vatana ihanetin affedilmediği,

 bir Türkiye için birlik ve beraberlik olmalıdır.

                                                                              ***

Ne yapmak gerek?

Efendimiz olmaya hazır binlercesi sarmış etrafımızı.

Bir yere gelmek, makamda yükselmek için her yönü ile güçlü bir arka mı bulmalıyım?

Her yere dolanan sarmaşık misali kan emici gibi asalaklaşmalı mıyım? Yaradılışıma, inancıma zıt  şeyleri mi yapmalıyım?

Sayıları çoğalan sonradan görmelerin önünde ceket ilikleyip yalakalık mı ya da şaklabanlık mı yapmalıyım?

Ya da;

Hakkı hak etmek uğruna divane gibi kafa yorup, dolaşıp pabuç mu eskitmeli?

Yoksa şöhretin peşini bırakıp kendimi,  evrenin harika işleyen  sisteminin akışına mı bırakmalıyım? Hakikat yolundaki çileli yolculuktan vazgeçip boyun mu eğmeli kadere? Ha belki de bu karamsarlığım,  acıları  içimde öldüremediğimdendir!

Dünyaya kendimce bakmak,

aklıma geleni yapmak!?

Bazen de şairane bir eda ile kalemime sarılmak isterim.

Zenginlik, mal, mülk, para makam düşünmek yerine başarıyı alnımın teriyle elde edebilmek isterim.

Hayatta asalak olmadım olamam.

Varsın olmasın şanım şöhretim param pulum makamım.

Bak yine başardım

Çok yazarak hiç bir şeyi anlatamamayı !

O nedenle ben;

Düşünmeyi , düşünmek için seviyorum. Kendime soruyorum.

Sahi başka ne yapmak gerek?