Bu pazar da sizler için kıssadan hisse çıkaracağımız bir hikâyemiz var. Keyifle okumanızı dilerim.

Adam borçlarını ödeyemeyince zora düşmüş ve sabah soluğu Yavuz Sultan Selim’in yanında almış, demiş ki:

Sultanım, bana bir kese altın verecekmişsiniz.

Selim Han:

- “Vereyim vermesine de bir neden söyleyecek misin?”

Adam:

- “Ben, 63 yaşında, İstanbul eşrafından Mehmet. Ben çok zengindim sultanım. Şu an ise borç batağındayım. Dün gece iki rekat teheccüd namazıyla koydum alnımı secdeye. 'Ya Rabbi, beni aileme ve dostlarıma mahcup etme. Derdi veren de sensin, dermanı veren de' dedim ve yattım. Rüyamda Peygamber Efendimizi gördüm. Dedi ki, 'Ey Mehmet, niye hüzünlenirsin evladım? Yarın ilk işin, saraya git, Selim’ime selam söyle, sana bir kese altın versin. Eğer sebebini sorarsa, her gece okuduğu, benim ruhuma hediye ettiği 100 salâvatı dün gece okumayı unuttu; okumadığı salâvatlar hürmetine seni mutlu etsin' dedi."

Der demez de, Selim Han hemen bir kese altın çıkarıp vermiş.

Ne olur, tekrar söyle! Ne dedi Habîbullah?

Mehmet amca tekrarlamış:

– “Selim’ime selâm söyle, sana bir kese altın versin, her gece okuduğu 100 salâvatı dün gece okumayı unuttu, okumadığı salâvatlar hürmetine seni mutlu etsin dedi."

Çıkarıp adama bir kese daha vermiş. Ama durmamış Yavuz Selim:

– Söyle, ne olur, ne dedi Peygamber Efendimiz?

Mehmet amca tekrar etmiş:

– “Selim’ime selâm söyle…” diyerek tekrardan söylemiş söylediklerini.

Çıkarıp bir kese altın daha vermiş. Ama durmamış Yavuz Selim:

Mehmet amcanın kucağında 1700 altın. Yavuz Selim Han kendini kaybetmişçesine durmuyor:

- Ne olur söyle, ne dedi Kâinatın Efendisi?

Selim Han’ın veziri bunu fark etmiş ve:

– Sultanım, Mehmet amca getirdiği haber vesilesi ile mutlu oldu. Aldığınız haberle siz de mutlu oldunuz. İsterseniz Mehmet amcayı gönderelim, başı sıkıştığında tekrar gelsin, ne dersiniz?, deyip adamı göndermiş.

Adamı uğurlayıp döndüğünde Yavuz Selim’i yerde secde eder vaziyette görünce ona bir şey oldu düşüncesiyle omzuna dokunmuş; Yavuz Sultan Selim başını kaldırmış ki gözleri kan çanağı.

Duydun mu, Resûlullâh benim için "Selim’im" demiş, duydun mu?

Binlerce şükür olsun, bizi bu şerefe nail etti Rabbime hamd olsun.
Ve devam etmiş Yavuz Selim Han:

– Eğer sen o amcayı göndermeseydin, değil malımı mülkümü, tâcımı, tahtımı, sarayımı Resûlullâh’ın bana “Selim’im” demesine feda edecektim.

Ne mutlu o selamı götürene ne mutlu selamı alana. Ona layık olmak büyük emekler ister.

Biz Allah’tan (c.c.) isteyeceğiz. Biz hoşumuza gideni isteyeceğiz. Lakin bize verilenin hayırlısı olduğunu düşüneceğiz.
Yaradanımız, Furkan Süresinde "...Ey Muhammed! De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin..." buyuruyor.

Peygamber Efendimiz de (s.a.v.) 'dua ibadetin özüdür' demiş. Dilimizden ve gönlümüzden samimi duayı eksik etmemek lazım. İyi günümüzde de kötü günümüzde de dua etmek gerek. Yoksa sadece acziyet içinde bulunduğunuzda Allah'a yönelmek biraz kolaycılık oluyor.  Hele gıyabında dua edilenlerden olmaya çalışınız... Bu dualar bir de ana baba ve diğer büyüklerden geliyorsa ne mutlu size... İyilerin duası daima sizlerle olsun.

Bir parantez açmayı da unutmayalım, mazlumların bedduasından da uzak durun...

Çünkü mazlumun dua ya da bedduasında Allah (c.c.) aradaki perdeleri kaldırır... Aman dikkat...