Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 80. yılı bugün.

29 Ekim 1923–10 Kasım 1938 tarihleri arasında yani 5 bin 492 gün cumhurbaşkanlığı yaptı.

57 yaşında iken hayata gözlerini yumdu. Cumhurbaşkanlığı görevi yapıp vefat eden cumhurbaşkanlarımızın içinde en genç vefat eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk oldu. En uzun yaşayan 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar 103 yaşında vefat etti.

Önce kısaca bir hayatına göz atıp hatırlayalım.

1881 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’nun ili olan Selanik’te doğdu.

1893 yılında askeri ortaokulundan başlayarak 13 Mart 1899’da İstanbul’da Harp Okulu’nda öğrenimi tamamlayıp 10 Şubat 1902 tarihinde teğmen rütbesiyle mezun oldu.

11 Ocak 1905’te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle akademiyi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam’da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 20 Haziran 1907’de Kıdemli Yüzbaşı oldu. 13 Ekim 1907’de Manastır’a 3. Ordu’ya atandı.

1913-1915 yıllarında Sofya’da ataşe olarak görev yaptı.

Birinci Dünya Savaşı’nda, 1915’te 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’na katıldı. 25 Nisan 1915’te Arıburnu’na çıkan düşman kuvvetlerini komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı’nda durdurdu.  Bu başarı üzerine 1 Haziran 1915’te Albaylığa yükseldi. Gelibolu’da düşman saldırılarını başarı ile durdurup Anafartalar Kahramanı olarak ün kazandı. Mustafa Kemal’in askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” diyerek cephenin kaderini değiştirdi.

1 Nisan 1916’da Tümgeneralliğe yükseldi.

Sultan Vahdettin ile Almanya’ya giderek Alman Genel Karargâhı ve Alman savaş cephelerinde incelemeler yaptı.

1 Eylül 1918’de Halep’e 7. Ordu Komutanı olarak görev yaptı.

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918’de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelip Harbiye Nezareti’nde (Bakanlığında) göreve başladı.

Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul’dan ayrıldı.

Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı. Türk milletine, vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını bildirdi.

Ayrıca Osmanlı Devletinin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerinin başkanlığını yaptı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), onun çabalarıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihî görevine başladı. Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal de oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi.

Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ve “Yurtta barış cihanda barış” temelleri üzerinde yükselmeye başladı. Arka arkaya dört kez cumhurbaşkanı seçildi.

34 bin 700 gün önce aramızdan ayrıldı. Ama hiçbir zaman unutulmadı ve unutulmayacak, unutturulmayacak da.

Kimileri hâşâ ilahlaştırarak ve peygamberlerle mukayese ederek zarar verdi, kimileri bilgisizlikleri ile her türlü karalamayı yaptı.

İkisi de yanlış. Sonuçta Osmanlı Devletinin yetiştirdiği ender insanlardan biri ve Cumhuriyetimizin kurucusudur. Büyük mücadeleler vermiş ve azimle birçok başarı elde etmiş bir liderdir.

Askeri tecrübesi ve kararlı duruşları ile dünya tarihine adını yazdırmış başarılı bir komutandır.

Seversiniz ama sevmesiniz hiç kimsenin hakaret etme hakkı yoktur.

Sonuçta o da bir insan, hataları da olabilir.

Onu daha iyi anlamak için yaptıklarını ve eserlerini okumalıyız.

Ecdadımızın geçmişini bilmeden geleceğe ışık tutamayız.

Kuru kuruya savunmakla ya da yermekle bir yere varamayız.

Onun benimsediği düşünceleri ve gerçekleştirdiklerini iyi okuyup uygulamakla olur.

O günün şartları ile düşünüp bugün ile mukayese etmek gerekir.

İnancın, gayretin, mücadelenin ve azmin nasıl zafere dönüştüğünü düşünmemiz lazım.

Büyük bağımsızlık savaşının zaferini her daim tefekkür etmemiz ve her daim şükretmemiz lazım.

Daha güçlü bir Türkiye için hepimiz daha çok çalışıp mücadeleye her daim devam etmeliyiz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar” diyerek ne güzel özetlemiş.

Bu vesile ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını geçmişten bugüne kadar katkısı olan herkesi minnetle, rahmetle, şükranla ve dua ile yâd ediyoruz. Hepsinin ruhu şad olsun