Bu cuma günü sizlere Kur’ân-ı Kerim’in 11. Sûresi olan Hûd sûresinin 12 ila 17 âyetlerinin mealini aktaracağım.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

12. Belki de sen (müşriklerin:) ’Ona (gökten) bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!’ demelerinden ötürü sana vahyolunan âyetlerin bir kısmını (duyurmayı) terk edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktır. (İyi bil ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekîldir.

13. Yoksa, ‘Onu (Kur’an’ı) kendisi uydurdu’ mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin.

14. Eğer (onlar) size cevap veremiyorlarsa, bilin ki, o ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka tanrı yoktur. Artık siz müslüman oluyor musunuz?

15. Kim, (yalnız) dünya hayatını ve zinetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.

16. İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) bâtıldır.

17. Rabbin tarafından (gelmiş) açık bir delile dayanan ve kendisini Rabbinden bir şahidin izlediği, ayrıca kendisinden önce, bir önder ve bir rahmet olarak Musa’nın Kitab’ı (elinde) bulunan kimse (inkârcılar gibi) midir? Çünkü bunlar ona (Kur’an’a) inanırlar. Zümrelerden hangisi onu inkâr ederse işte cehennem ateşi onun varacağı yerdir, bundan şüphen olmasın; zira bu, senin Rabbin tarafından bildirilmiş gerçektir; fakat insanların çoğu inanmazlar.

Müfessirler, 12 âyette, Müşrikler, zaman zaman, Hz. Peygamber’den, gökten hazineler indirmesi, kendilerine bir melek gönderilmesi gibi, olağanüstü şeyler isterler ve onların bu inatçı ve inkârcı tavırları Resûlullah’ı son derece üzerdi. Çünkü, onlara mucize gösterince de bunun bir büyü olduğunu söyleyerek yine inkâra devam ederlerdi. İşte bu âyet, onların bu olumsuz tavrı karşısında Allah’ın âyetlerini tebliğden vazgeçmemesi hususunda Hz. Peygamber’i uyarmakta, onun görevinin bu olduğunu, ötesinin Allah’a ait olduğunu bildirmektedir.

13 âyette, Bu meydan okumanın Arapçayı en güzel bir şekilde kullananlara yöneltilmesi dikkat çekicidir. Daha sonra inen âyet-i kerimelerle bu miktar üç âyete kadar indirilmesine rağmen onlar buna da cesaret edememişler ve kılıçla karşılık vermek zorunda kalmışlardır. Bu sonuç Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunun büyük bir delilidir.

17 âyette, Bu âyet-i kerimede bir mukayese yapılmaktadır. Şöyle ki: Kur’an-ı Kerim gibi pek parlak bir delile, bu delili teyit eden bir şahide yani mucizeye ve inançlarının sağlamlığını gösteren semâvî kitaplardan biri olan Tevratın şahitliğine sahip olan Peygamber ile bunları inkâr eden ve sadece dünya hayatından başka bir şey istemeyen bir kâfirin eşit olamayacağı bildirilmektedir. Çünkü bunların biri Allah’ın seçkin kulu ve Allah’a inanmış, dolayısıyla dünya ve ahiret saadetini kazanmış kimsedir; diğeri ise inkâr etmiş, dolayısıyla ebedî azaba müstehak olmuştur.

Ya Rabbi! Hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara eda, sıkıntıda olanlara da ferahlık ver Ya Rabbi.

Ya Rabbi! Sana açılan elleri, sana yönelen gönülleri, sana yalvaran dilleri boş çevirme Ya Rabbi.

Ya Rabbi! Devletimize, milletimize ve ordumuza her daim yardım eyle ve muzaffer kıl Ya Rabbi.

Hayırlı cumalar diliyorum.

Selam ve dua ile...