Her pazar olduğu gibi bugün de sizlere kıssadan hisse çıkaracak bir hikâye aktaracağım.

Keyifle okumanız dileğiyle.

Bir zamanlar, her daim her şeyden sürekli şikâyet eden; her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı. Hayat, ona göre çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Her şeye mutlaka bir olumsuzluk bulurdu. Hep konuşur ama hep de boş konuşurdu.

Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına. O istiyordu ki her şey onun istediği gibi olsun. Fazla bir emek olmasın ve hep mutlu olsun.

Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.

Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.

Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı. Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu.

Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu. İkincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabağa koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı.

Kızına dönerek sordu:

Ne görüyorsun?

— Patates, yumurta ve kahve, diye alaylı bir cevap verdi kızı.

— Daha yakından bak bir de dedi baba, patatese dokun.

Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.

— Aynı şekilde, yumurtayı da incele.

Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.

En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi.

Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı.

Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?, diye sordu.

Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi.

Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertleşmiş katılaşmıştı.

Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.

— Sen hangisisin?, diye sordu kızına.

Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?

Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın? Yoksa kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?

Yaşadığımız aynı olaya herkes farklı tepki ve sabır gösterebilir.

Neyin hakkımızda hayırlı olup olmadığı bilmiyoruz.

Sizlere istisnai iki örnek vereyim.

Recep Tayyip Erdoğan bir şiir okuması sebebiyle haksız bir şekilde hapse atılmasaydı belki Başbakan ve Cumhurbaşkanı olamayacaktı.

Yine yaklaşan yerel seçimler münasebetiyle örnek verecek olursak…

Mesela 2014 yerel seçimlerinde AK Parti İzmir adayı Binali Yıldırım kazansaydı ne Başbakan ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olacaktı.

İşten haksız yere atılan birçok insan iş sahibi olmuştur.

Buna benzer birçok örnek verebiliriz, sizlerde benzer olaylar yaşamışsınızdır.

Bir anda her şeyi çözemeyiz. Bazen zamana bırakmak gerekiyor.

Bir bakmışsın sen çözmeden sorunlar çözülmüş. Sen bile şaşarsın.

Bizler elimizden geleni yapacağız.

Sabır, sabrın bittiği yerde daha başlıyor. Sabrı da şükrü de elden bırakmayacağız.

İnşallah sabrın sonu selamet olacaktır.

Hepinize sabırlı ve huzurlu pazarlar dilerim.