Duygu Doğan

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanlığı pazar günü yapılacak kongreye hazırlanıyor. Mevcut başkan Turgut Özkan, geçmiş dönem başkanlarından Gürhan Akdoğan ve geçmiş dönem Yıldırım İlçe Başkanı Nihat Yeşiltaş'ın yarıştığı il başkanlığı yarışında adaylar son hazırlıklarını yapıyor. agazete.com.tr Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Duygu Doğan bugün adaylığını resmi olarak açıklayacak olan Gürhan Akdoğan ile röportaj gerçekleştirdi. Gürhan Akdoğan'ın parti içerisindeki hedefleri, geçmiş dönemine yönelik özeleştirileri, gençlere verdiği mesajlar ve kongre sürecine dair özel açıklamaları sizlerle...

Siyasi ve profesyonel hayatınızla ilgili uzun bir özgeçmişiniz olduğunu biliyoruz. Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Uzun yıllar yaşamımın tamamı Bursa'da geçti. Özellikle 1980 öncesi 78 kuşağı devrimci hareketinin içinde, öğrenci hareketlerinin ardından meslek odaları, sivil toplum örgütleri, KALDER, Bursaspor gibi 30'un üstünde çeşitli sivil toplum örgütlerinde, Atatürk Düşünce Derneği gibi alanlarda yoğun faaliyetlerim oldu. Özellikle meslek odalarında çok ciddi mücadeleler verdik. Bu mücadeleler sürdürülebilir bir çevrenin yaratılması, kentsel suçlara karşı hukuk davalarının açılması, hukukun işletilmesi yönündeydi. Yüzün üstünde çeşitli konularda davalar açtık. Aktif yaşamda devam eden o sürecin son bir kısmında Cumhuriyet Halk Partisi'nin il başkanlığının yanında büyükşehir belediye başkan adaylığı ve sonrasında 2015 seçimleri milletvekili aday adaylığı gibi süreçlerin sonunda bugün geldiğimiz noktada Cumhuriyet Halk Partisi'nin Bursa İl Başkanlığı'nda adaylığı gerçekleşti. Ama özellikle şunu da söylemek isterim. otuz beş yılı aşkın süredir bir profesyonel iş yaşamım oldu. Makine Mühendisleri Odası üyesiyim. Ve bu süreçte de ulusal sanayinin Türkiye'de gelişmesine önemli katkılar koymaya çalıştım.

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl kongresine çok az bir zaman kaldı, siz de güçlü adaylardan birisiniz. Kongre sürecini nasıl görüyorsunuz?

Yani süreç aslında toplumdan bağımsız gitmiyor. çok karmaşık bu karmaşıklıktan karmaşık insan ilişkileri Türk toplumunun o feodal yapısının bizim parti seçimlerine de yansıdığını görüyorum. Dolayısıyla o feodal yapı içinde doğru çözümler üretmek oldukça zor oluyor. Ama demokratik bir süreç. Sonuçta adaylar birbirine nezaketle davranan herkes hedeflerinin olduğu daha iyi bir Cumhuriyet Halk Partisi istiyor. Daha iyi bir çalışma ortamı istiyor Dolayısıyla bu süreç Türkiye'deki olumsuz durumdan çok bağımsız değil maalesef. Yani çok daha farklı olabilmeli. Benim demokrasi anlayışım çok daha farklı. Türkiye'dekinden çok daha farklı. Demokrasi kültürümüz oluşmamış. Kutuplaştıran insanları, bir yerleri bloke eden ve ondan sonra onların yetkinliklerinden, yeteneklerinden faydalanmayan liyakat esasının değil de kazanma esasının öne çıktığı bir süreç yaşanıyor.

Sizi diğer adaylardan ya da geçmiş yönetimlerden ayıran şey sizce ne?

Yaşama muhalif bir yapım var. Daha iyi bir yaşam beklediğim için, daha iyi bir dünya beklediğim, daha iyi bir çevre beklediğim, daha iyi bir ülke beklediğim için bu muhalif tavrımı sürdürüyorum. Ben bir aktivistim, aynı zamanda bir savaşçıyım. Cumhuriyet Halk Partisi'nin çok daha etkin, önemli rol üstlenen, bu olumsuz süreci ortadan kaldırmaya yönelik önderlik edebileceği güçlü bir örgüte ihtiyacı var. Diğer adaylardan beni ayıran en önemli fark eylemlerim ve söylemlerimin aynı olması. Kent üzerinde ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel yapısı üzerinde çok ciddi bir birikimim var. 35 yıldır sanayide 40 yıldır sivil toplum örgütlerinde, siyasi partimizde yürüttüğüm çalışmaları daha öte götürecek bir deneyim elde ettim. Bu deneyimi genç arkadaşlarımla paylaşarak onlara aktarmak istiyorum. Bildiklerimi düşündüklerimi mezara götürmek istemem. Gençlerin ahlaki ve etik değerlerle beraber partide kalıcı olmalarını istiyorum. Diğerlerinden farklıyım demiyorum ama bu özelliklerimle Cumhuriyet Halk Partisi'nin daha nitelikli, daha etkin, daha zorlu zorlayan iktidarı hedefleyen hatta o iktidarı hedeflerken de kazanmayı sağlayan bir CHP yaratabilirim diye düşünüyorum.

2-259

Cumhuriyet Halk Partisi'ne yöneltilen en büyük eleştirilerden biri tabana, halka inilmemesi diğeri ise mezhepçilik tartışması. Buna ilişkin il bazında insanları ve partiyi bütünleştirici olarak neler yapmayı hedefliyorsunuz? İnsanlara nasıl ulaşmayı düşünüyorsunuz?

Buna iki başlıkla bakmak lazım. Cumhuriyet Halk Partisi'nin programında (ki bu program 1923 koşullarına göre yazılmış bir program) partinin ilkeleri ortadadır. Bu ilkelerin temel değerlerinden bir tanesi cumhuriyetçiliktir, demokrasidir. Cumhuriyetin en temel niteliklerinden bir tanesi de laikliktir. Etnik kimliklerin ve kimliklerin siyasette ön plana çıkmasını reddeden bir anlayışa sahibiz. Herkes kendi etnik kimliğiyle, kendi oluşumu ile gurur duyacaktır, hatta onu yaşayacaktır, onun dilini konuşacaktır, onun gelenek ve göreneklerine göre hareket edecektir, o kültürün yansıması olarak folklorünü yapacaktır, müziğini dinleyecektir. Evrensel bir insan hakkıdır. Ama Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan en önemli kavram da Atatürk'ün tanımındaki Türkiye milliyetçiliğidir. Türkiye milliyetçiliğidir. Türk milliyetçiliği bu tanımda ırkçı bir kavram değildir. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir diyor. Yani bir bütünüz biz. Mozaik bile değiliz, iç içeyiz. Bu alanlarda bu farklılıkları öne çıkartmak yerine birlikteliği sağlamak gerek. Bunun dışında bir yaklaşıma hepimizin gözü kör olmalı. Herkesin kendi kimliğinin gururu olarak taşıyacağını bileceğiz ama biz biriz, beraberiz diyeceğiz. Sevgisiz hiçbir şey olmaz. Şairin de dediği gibi dünyayı güzellik kurtaracaktır. İnsan seveceğiz ki başarı olsun, dostluk olsun, yan yana mücadele olsun. 1923 koşullarını, 1919 koşullarını düşünürseniz herkes ortak bir noktaya odaklanmıştı. Antiemperyalist bir savaş verdik. O savaştan başarılı çıkmamızın, yoksul bir ülkenin darmaduman edilmiş bir imparatorluğun küllerden bir cumhuriyetin doğmasının nedeni birlikte mücadele etmekten geçti. Bu birlikteliği sağlamak zorundayız. Bursa'da da bu çok zor değil.

Hemen herkesi kucaklayan, kaybedeniyle, kazanıyla beraber ve dahası bu birlikteliği sağlayacak en önemli şey eylemselliktir. Eylemin olduğu yerde, projenin olduğu yerde, üretimin olduğu yerde dedikodu olmaz, ayrıştırma olmaz. Yani eylemlilik ve üretim esastır. Bir üretim varsa insanlar farklı şeylere zaten vakit bulamaz, topluma da katkı koyarsınız. Bunlar zor değil, projelerle de ortaya konulabilir. Ancak eylemlerin de çeşitleri var. Ben hep ifade ediyorum,sokağa çıkmak çok güzel. Onları da takdirle karşılıyorum ama dükkan gezmek veya broşür bırakmak bir eylemlilik değil. Topluma bir şeyler verebildiğimiz, sonuç alabildiğiniz daha agresif, daha devrimci yaklaşımlar eylemlilik içerir. Bu eylemler anlamlıdır ve toplumda karşılık bulur. Belki geçmişte afiş-bayrak asmak, büroşür dağıtmak, pazar gezmek doğru yöntemlerdi, bunlar çok doğal. Ama fabrikaların önüne gidebiliyor musunuz? Orada işçileri örgütleyebiliyor musunuz? Onlarla vakit harcayıp dinleyebiliyor musunuz? Bu kent emek kenti. Bu kentte emekçiler yoğun. Onlarla ilişki kurabiliyor musunuz? Sanayiciyle yan yana oturup onların dertlerini dinleyip, onları siyasallaştırabiliyor musunuz? Meslek odalarına gidip odaların belirlediği bilimsel temelli yaklaşımları, ürettikleri çözümleri öğrenebiliyor musunuz? Asıl eylem budur.

Geçmiş döneminize yönelik bir öz eleştiriniz var mı? Yapmasaydım ya da farklı şekilde yapacağım dedikleriniz oluyor mu?

Göl Yazıevi'nin konuğu Serdar Uslu Göl Yazıevi'nin konuğu Serdar Uslu

Tabii ki var, ben de hataları olan biriyim. Benim de eksikliklerim vardır. Bunlar temel, maddi veya ilkesel hatalar değildir. Hele etik ve ahlaki hatalar asla değildir. Çalışmamın getirdiği hatalar vardır. Örneğin beş seçim geçirdim. Partiyi çok daha genişletebilirdim. Etkin bir üye tabanı yaratabilir daha fazla üye yapabilirdim. Bu bana göre bir eksiklik. Elimden geldiğince üyelerle, tabanla ilişki kurmaya çalıştım ama buralarda eksiğim olmuş olabilir. Çünkü o dönemlerde profesyonel iş hayatım vardı zaman sıkıntısı da oluyordu. Telefonlarıma cevap veremiyordum, üyeler üzülüyordu. Açamadığım zamanlarda başka ortamlarda oluyordum. Bunlar eksikliklerim ama ben bu eksikliklerimi görüyorum. Bugün bunları yapmayacağım. Daha fazla üye kaydedeceğim, daha fazla üyeyle ilişki kuracağım, daha fazla tabanda üyeyle ilişki kuracağım. Telefonlarımı çok daha fazla açacağım. Çünkü geçmişteki gibi bir profesyonel yaşamım yok. Çok daha fazla üyeyle birlikte olacağım. Dolayısıyla bir tavan, taban arasındaki ilişkiyi daha sağlıklı kılacağım. Bunun ötesinde geçtişte ideolojiye sahip çıktım ama bugün daha fazla sahip çıkılması gereken bir dönemden geçiyoruz. Bunları bir eksiklik olarak görüyorum, düzeltmeye çalışacağım.

Eklemek istedikleriniz neler?

Güçlü bir örgüt ve güçlü bir Bursa yaratacağız. Ama bunu ancak birlikte olursak yaratabiliriz. Birlikte hareket edeceğim, ettiğim genç arkadaşlarıma bütün bilgi birikimimi, bütün deneyimimi aktararak o koltuktan güç alan değil, koltuğa güç veren bir anlayışla bu işi yapacağım. İddiamız; Türkiye'nin kimliksizleşmiş siyasetinde çok daha kimlikli siyasetle, “Biz devrimciyiz, biz devletçiyiz, biz cumhuriyetçiyiz, biz Atatürk düşmanlarının, yobazların, kent suçu işleyenlerin rantiyelerin karşısındayız, biz buyuz”diyeceğimiz sesi çıkan, güçlü örgüt yaratmak.

Biz ideallerimizin ve değerlerimizin adayıyız. Genç arkadaşlarla, yetkinliği, niteliği olan iyi bir kadroyla bunu yapacağımıza inanıyorum. Geçmişteki yönetimlerde de genç arkadaşlarla beraber olduk. İçlerinden bir çok iyi yerlerde, başarılı alanlarda görev yapan arkadaşlarımız var. Onlarla gurur duyuyorum. Birkaç dönem daha aday olma gibi bir niyetim yok. Bir dönem sonunda bırakmayı düşünüyorum. Bakarım ki daha vermek istediklerimle ilgili bir şeyler daha var maksimum iki dönem kalırım ama kesinlikle sonrası olmayacak. Gençler içlerinden kendileri liderlerini çıkartacak. O liderler beraberliğine yol yürüyecekler. Ben onların emrinde çalışacağım, onlara destek vereceğim.

Editör: Duygu Doğan