(Kamuoyunda, Barolar Birliği’nde ve CHP’ den anayasa değişikliğine itirazlar)

-6) Getirilen Sistem Cumhurbaşkanına üç dönem yolunu açabilir.

Doğru..

Cumhurbaşkanının partisi, mecliste ekseriyete sahipse, 2 inci dönemin sonunda, aynı zamanda partinin de genel başkanı olan Cumhurbaşkanı’nın talimatı ile 'Seçimlerin Yenilenmesi kararı' alır.

Parlâmento ve Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilir.

Bu halde, kazanma kabiliyeti olan Cumhurbaşkanı, 3.'cü dönem seçilme şansına sahip olur.

Tabii, bu durum, kuvvetler ayrılığı konusundaki ezeli ve ebedi tartışmamıza bizi yeniden döndürüyor.

Bu tartışmayı sona erdirecek ve kuvvetler arasında gerçek dengeyi tesisi edecek husus, sadece ve sadece seçim sisteminin, dar bölgeli ve iki turlu milletvekili seçim sistemidir.

Bu sistem, TBMM’ni  Partili veya Parti Başkanı’nı Cumhurbaşkanının müdahalelerinden koruduğu gibi, milletvekillerinin kendilerini seçen  halka dönmesini, geçek gücün halkta olmasını fark etmelerini de sağlar.

Hükûmet, seçim sistemi üzerinde çalışmaktadır.

Dar bölge yerine, daraltılmış bölgeyi tercih etmiş görünüyor.

Ayrıca, seçim barajının %7‘ye düşürülmesi de düşünülmektedir.

Bu kâfi değildir.

Hazin olan, 3 üncü dönemitirazının  sahipleri, bu itirazı yaparken o iki dönem seçilen Cumhurbaşkanının ve Partisinin başarılı olacağını, muhalefetin alternatif olamayacağını da kabul ediyorlar ki, Cumhurbaşkanının 3üncü dönem iktidara gelmesini mümkün görüyorlar.

-7) Sıkı Yönetim düzeyinde OHAL yaratılıyor

Yanlış

Bugünkü anayasada hem OHAL,  hem sıkıyönetim uygulaması var.

Niyet, bozuksa, niye sıkıyönetimi kaldırıp, OHAL’ e yeni karakter vermek yerine, niye ikisini de muhafaza etmesin?

Ayrıca Sıkıyönetim askerî, OHAL sivil karakterlidir.

Unutulmamalıdır ki, OHAL uygulamaları Avrupa Konseyi’nin denetimine tabidir.

-8) Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Sivil Toplumu Soruşturacak.

“Devlet Deneme Kurulu’na idari tahkikat yapmak yetkisi verilince Cumhurbaşkanı, sendikalar, dernekler gibi sivil toplum kuruluşlarını da soruşturma yetkisine kavuşmaktadır” diyorlar.

Bu itiraz yanlıştır.

Çünkü DDK‘nın kuruluş kanuna göre.

' Madde 1-)…yönetimin hukuka uygunluğunun, verimli ve düzenli bir şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması için, Cumhurbaşkanlığına bağlı şekilde kurulmuştur.'

 Madde 2 -) Devlet Denetleme Kurulunun görevi Cumhurbaşkanının isteği üzerine;             

a) Tüm kamu kuruluş ve kurumlarında,            

b) Tüm kamu kuruluş ve kurumları tarafından en az sermayelerinin yarısından çoğuna katılmak suretiyle oluşturulan her türlü kuruluşta,             

c) Kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında,             

d) Her düzeydeki işçi ve işveren meslek teşekküllerinde,    

e) Kamuya yararlı derneklerde,             

f) Vakıflarda,          

Denetleme yapmaktadır.

Ayrıca bu kurum, bir ceza müessesesi değildir.

…..

Cumhurbaşkanı gerek gördüğünde önemli konularla ilgili raporları doğrudan adli ve idari mercilere intikal ettirir.

Cumhurbaşkanının, başbakanlığın kaldırılması ile sahip olduğu yeni yetkiler ve mesuliyetler çerçevesinde bu hakka sahip olması, itiraz konusu olmamalıdır.

-9) Partili Başkan Mutlaka Parti Başkanı olur.

Bu doğrudur..

Türkiye’de niyet de, temayülde budur.

Amerika’da, partili Başkan vardır; fakat partinin başkanı değildir. Yarı Başkanlık sistemi olan Fransa’da da,  Başkan, partinin genel başkanı değildir; fakat partilidir.

Tabii bu, Parti Genel Başkanının aday olmasına da engel değildir.

Sistemi oturtmak, devletin 'parti devletine' dönüşmesini engelleyecek çare, ancak ve ancak, seçim sisteminin 'dar bölgeli ve iki turlu seçim sistemi' olarak kabul edilmesidir.

 

-10) HSK bu sistemle bir kişinin iradesine teslim edilmiştir.

Bu itiraz kısmenyanlış, kısmen doğrudur.

Hâkimler Savcılar Kurulu, 15 Temmuzdan sonra üç parti arasında kurulan mutabakat dikkate alınarak kurulmuştur. Hâkimler ve Savcılar için mevcut olan iki kurul tek kurul haline getirilmiş. Yine bu mutabakata uygun olarak kürsü seçimi kaldırılmıştır.

Kürsü seçimleri,  yargı seçimlerini siyasallaştırmış, Yarsav gibi sol kültürden gelen organizasyonun karşısında;  milliyetçi, muhafazakâr, hatta dindar organizasyon olan Yargı’da Birlik Organizasyonu çıkarmış ve görülmüştür ki, bu kutuplaşma, önemli Yargıtay dosyalarının nasıl karara bağlanması konusunda talimatlarını almak üzere Pennsylvania’ya FETO ‘ya gönderilmesi ile sonuçlanmıştır.

Bu kurula Adalet Bakanı ve müsteşarının iştirak etmesi, esas itiraz konusu olmalıdır.

Bu iştirak, her zaman kurulun bağımsızlığı konusunda haklı itirazlara sebebiyet verecektir.

HSK ve Diğer Yüksek Yargı Kuruluşlarına,doğrudan üye seçmek hakkıyla, Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar ve YÖK tarafından gösterilen adaylar arasından birini tercih hakkı devam etmektedir.

Meclis ekseriyetinin yine ilgili kurumlar tarafından gösterilen adaylar arasından

Cumhurbaşkanının gösterdiği istikamette tercih yapması yeni değildir ve unutulmamalıdır ki, meclis kompozisyonun  değişmesiyle, bu istikamet değişmektedir.