Gazeteci ve aynı zamanda bir eğitim yazarı olan Abbas Güçlü, yine öğrencilerin eli kulağı oldu bu sözlerle; “Matematik sorularını sanki NASA’ya astronot seçercesine zor soran yetkilileri biraz empatiye davet ediyorum. Bu çocuklar 1.5 yıldır pandemi altında eğitim aldılar. Azıcık insaf!..”

Bir başka köşesinde ise Abbas Hoca,‘Eğitim, sınavlar için mi yoksa hayat için mi?’ diyor.

Gazetecilik mesleğimin yanında ben pedagojik formasyon almış ve öğretmenlik yapmış biri olarak çocuklarımızın bu çeşmekeşten kurtulması gerektiğini anlatmak istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde TV’de haberleri izlerken yapılan Liseye Giriş Sınavı (LGS) çıkışında gözü yaşlı çocukları gördüm. İçim gitti o görüntüye…

Bu çocuklar neden ağlıyor bilen var mı? Bu çocuklar numaradan ağlamıyor. Onların dünyasına göre çevresinden gördüğü tepkilere göre sınavın kötü geçmesi yetersizlik anlamına geliyor. Asıl işte irdelenmesi gereken nokta da bu.

Bu çocuklar aileleri tarafından akraba çocuklarıyla yarıştırılıyor, bu çocuklar sınıflarındaki yakın arkadaşlarıyla yarıştırılıyor ve bu çocuklar hayatın sınavdan ibaret olduğunu ve bu sınavdan geçemezse hayatın biteceğine konumlanmış durumda.

Sınav çıkışı ağlayan çocuklar neredeyse 1,5 yıldır okul yüzü görmeyen çocuklar. Psikolojileri alt üst olmuş, belki de sınava çalışacak yeterli ergümanı yoktu elinde. Ama sen bunları düşünmeyip, bir profesöre sorar gibi sordun soruyu. Karşında daha doğru düzgün derdini anlatamayan bir beden var.

Ülkemizde 6 yaşında okula başlayan çocuklar bir koşuşturmacanın içerisinde eriyip gidiyor. Yeteneklerini bir kenara bırakıp ezbere dayatılmış sınavlarda kendini kaybediyor çocuklar.

Abbas Hoca’nın dediği gibi eğitim sınavlar için mi yoksa hayat için mi?

Tabi ki hayat için değil mi? Bir vatandaşın yaşam hakkından sonra gelen eğitim hakkı, hakkıyla alınmalı ve hakkıyla verilmeli!

Çocuklarımız kapılmış bir maratona koşar adımlarla ilerliyor. Ne çocukluğunu anlıyor ne de başını sınav kitapçıklarından kaldırıp, yeteneğine sahip çıkıyor.

Tabi ki bir sınavda başarılı olmak için, hayatta istediği konuma gelebilmek için ders çalışması gerek bir çocuğun; ama maratona koşar gibi değil.

Empatiye dayatılmış bir eğitim sistemi getirilmeli ki, yeri geldiğinde çocuk öğretmen gibi düşünmeli, öğretmen de öğrenci gibi düşünmeli!