…(dünden devam)
Halk arasında kullandığımız bir cümle var ‘Yarım doktor candan, yarım hoca imandan eder” sözünün ironisi bugün toplumumuzda çelişkili bir şekilde tezahür ediyor. Zira yarım doktorun canından ettiği bir hasta, yarım bir bilgiye sahip din hocasında ne tuhaftır ki söz konusu olmuyor. Bu sadece bir tıpçı veya bir ilahiyatçı için geçerli bir mesele değil. Her meslek grubu için geçerli bir meseledir.

Eğer bir işi hakkıyla yapacağına inandığınız birisine verirseniz isabetli bir karar vermiş olursunuz. Bu her konu için geçerlidir. Mesela konuşma becerisi olmayan birisine konferansta bir konuşma yap deseniz ve konuşma metnini eline verseniz bile, kelimeler o kişinin boğazına düğümlenecektir. Ama hitabeti çok güçlü birine elinde bir metin olmadan bile ani bir konuşma yapması istenildiği bir durumda, verilmek istenen mesajı daha güzel bir ifadeyle verecektir.

Günümüz de herkes her şey den anlamak zorunda değil, ancak bu yüzyıl da insana “her şey olmalısın” deniliyor. Ancak her şeyi bilmek arzusu günümüz insanının zihnine o kadar yer etmiş ki, her şey oluyoruz gibi, ama aslında hiçbir şey olmuyoruz. Elimizde yığınla diploma ve sertifika var.  Nurettin Topçu’nun  konu hakkında bir tespiti bu meseleyi çok güzel açıklamaktadır. Topçu bir konuşmasında  ‘Talebeliğin artık bir ilim yolculuğu değil, bir diploma avcılığı olduğunu söyler’. Dolayısıyla bilgiye ulaşma ve okumak artık imkânsız değil.

Herkes yönetici herkes öğretmen, din alimi, doktor ve avukat vs. olamaz. Olmak zorunda da değil. Ya adam gibi bilgimizle tecrübemizle işimizi layıkıyla yapalım. Bilmediğimiz işlere karışmayalım. Eğer İşi biliyorsak ne ala! Bilmiyorsak, sükut edip işi ehline teslim edelim.

17. yüzyılda yaşamış Osmanlı yazar, düşünür ve devlet adamı Koçi Bey'in risalesinde bahsettiği gibi, devletlerin belası kamusal hastalıkların ve tedavi yollarının sadece o döneme ait olmayıp, günümüzde de devam ettiğini gösteriyor.

Peki ne demiş Koçi Bey, ‘Yüksek makamların şunun bunun aracılığı ile verilmesi doğru değildir. En bilgilisi hangisi ise ona verilmek gerektir... Bir cahilin, sırf eskidir diye bir bilginin önüne geçirilmesi haksızlıktır. Bilgi ve diyaneti olunca, genç de olsa zarar vermez. Yaşlı ile genç, bilgi ve marifette eşit olunca yaşlının önüne geçmesi daha doğrudur. Amma bilgi ve marifetten hissesiz olunca 1000 yaşında da olsa halka faydası olmaz. Ve hakkı, yanlıştan ayıramaz."

Koçi Bey Osmanlı İmparatorluğu’nda devlet yönetimindeki rezaletlere ve kayırmacılığa başkaldırmış ve bu konuda yazılar yazmıştır. IV. Murat bilgi ve tecrübesinden istifade etmek için Koçi Beyi kendisine danışman tayin etmiştir. Koçi Bey padişaha sunduğu risalelerde iyi bir devlet yönetimi için liyakatli kimselerin iş başına getirilmesinin önemi üzerinde durmuştur. Anlaşılan Koçi bey vatanını seven görevini layıkıyla yapan bir devlet adamıydı. Şimdi böyle adamları mumla arar olduk. Ancak malesef Osmanlılarda devlet yönetimindeki başıbozukluk ve liyakatsiz kimselerin egemenliği bu dev imparatorluğun çöküşüne katkıda bulunmuştur

Vatan hepimiz için özellikle de biz Türkler için önemi bir değerdir. Fakat vatanı sevmek uzaktan sevmeye benzemez. Bir çiçeği bile sevdiğinizde ona su verir, toprağını havalandırırsınız. Yani sevgi emek ister. Vatan sevgisi de öyledir. Bol keseden konuşmakla, atıp tutmakla vatan sevilmez.

Yaşadığımız bu ülke de yurttaş olarak hepimizin belli görev ve sorumlulukları vardır. Hizmet sektöründe çalışan kamu görevlilerimiz sabah erkenden kalkar işyerlerine, üretim yapan emekçilerimiz fabrikasına, üretim yapan köylümüz tarlasına, Öğretmen ve öğrencilerimiz okullarımıza gideriz. Kimisi üretir, kimisi ürettiğini satar ekonomiye katkı sağlar gençlerimiz ise eğitimlerini en iyi şekilde alarak ileride ülkemize faydalı bir yurttaş olmak için çabalarız.


Kim nerde ne makamda olursa olsun ister kamuda ister özelde nerde olursa olsun hangi unvanda bulunursa bulunsun görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmekle mükellefiz. Kimi zaman işimiz de yaptığımız bir hata,  gösterdiğimiz başıbozukluk farkında olmadan çalıştığımız iş yerlerinde düzenin bozulmasına yol açabilir. Vatan sevgisi kuru konuşmayla değil üzerine düşen görev ve sorumlulukları bilerek çalışmayla gösterilir. Aksi takdirde biz bunları yapmaz isek kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan o panolarda ki ‘Vatanını en çok, seven görevini en iyi yapandır.’ cümlesi, işte o panolar da kalacaktır.