Velayet hakkı; çocukların bakımı, korunması, güvenliğinin sağlanması, yetiştirilmesi maksadıyla anne ve babalara tanınmış hak ve yetkiler bütünüdür. Toplumun en küçük yapı taşı ailenin korunması adına, anne ve babanın çocukları ile olan ilişkisini düzenleyen velayet konusu, hukuk biliminin en çok çalışılan konuları arasında yer almıştır. Bu açıdan velayet hakkının neye göre ve nasıl tanınacağı hususu iyi analiz edilmeli ve velayetin ebeveynlerden ziyade çocuğun üstün yararını ele alan bir kurum olduğu unutulmamalıdır.

Uzun yıllar boyu Türk Medeni Hukukunda yalnızca ana ya da babadan biri üzerinden kurulan velayet hakkının yerini, yavaş yavaş ortak velayete bıraktığı bu günlerde öncelikle belirtilmelidir ki velayet hakkı çocuk için vardır. Anne ve babalar çocukları üzerinde sahip oldukları bu hakkı kullanırken; çocuğun fikri,  bedeni, psikolojik durumu ve gelişimine özen göstermeleridirler. Bunun yanında velayet hakkı yalnızca çocuğun şahsi varlığı için değil, onun mal varlığını da kapsayan tüm maddi- manevi bütünlüğü açısından kullanılmaktadır.

Velayet hakkı her ne kadar yalnızca boşanma olgusu ile akıllara gelse de,bu süreçleortaya çıkan bir hak değildir. Evlilik birliği içinde de ebeveynlerin çocukları üzerinde bir takım hak ve yetkileri bulunmakta ve velayet hakkı anne ve baba tarafından birlikte kullanılmaktadır. Boşanma durumunda ise velayetin hangi tarafta kalacağına hâkim, çocuğun üstün menfaati ve ileriye dönük olarak sağlayacağı faydaları göz önünde tutarak karar verir.

Ancak günümüz boşanmalarında taraflar çocukları üzerinde kurulacak velayet kurumunu adeta kazanılması gereken bir savaş haline çevirmişler, kişisel hırs ve arzuları yüzünden boşanma evresinin tüm stres ve gerginliği ile başa çıkmaya çalışan çocukların psikolojisini daha da beter hale getirmişlerdir. Unutulmamalıdır ki velayet ana ve babaların isteği doğrultusunda verilen bir karar değildir.

Boşanma sonrası anne ve babaların çocukları üzerindeki hak ve yetkileri, tıpkı evlilik birliğinde olduğu gibi birlikte kullanmaya devam ettikleri ortak velayet ise;
 ülkemizin 2016 tarihinde, 1985 tarihli uluslararası bir sözleşmeyi onaylamasıyla iç hukukumuzda yerini almıştır. Buna göre eşler evliliğin sona ermesi durumunda çocukla ilişkilerinde medeni haklar ve sorumluluklardan eşit şekilde yararlanacaktır.Yani anne babalar çocuğa dair tüm hukuki işlemlerde birlikte yasal temsilci olacak, çocuğa dair her türlü katkı ve giderleri ortak olarak paylaşacaklardır.

Yargıtay uzun yıllar içtihatlarında ortak velayet kurumunun Türk kamu düzenine aykırı olduğunu belirtmiş olsa da, bu düzenlemenin iç hukukumuzda yerini almasıyla beraber görüşünü değiştirmiş ve ortak velayete hükmetmeye başlamıştır.

Evlilik birliği sürecinde anne baba tarafından birlikte kullanılan velayet hakkının boşanmadan sonra da ortak olarak kullanılabilmesi çok şaşırtıcı bir durum değil aslında. Ancak ortak velayet bir takım faydalar sağlamış olsa da, hem yeni uygulanmaya başlanmış olması, hem de boşanan eşlerin çocuğa dair tüm hak ve yetkilere ortak karar vermesi bazısorunlara yol açabilecektir. Özellikle çekişmeli boşanma prosedüründe eşlerin aralarında ki diğer konulara ilişkin anlaşmazlıklar çocuğu da kapsayacak derecede ise, ortak velayet hususuçocuk adına karar almada yıpratıcı olabilecektir. Örneğin; çocuğu ile yurt dışına çıkmak isteyen ortak velayet sahibi bir baba,eğer anne izin vermez ise bu planını gerçekleştiremeyecektir. Bu nedenle ortak velayetin anlaşmalı boşanmada, yani boşanma öncesi tarafların kanun tarafından zorunlu tutulmuş, velayetin de içine dâhil olduğu konularda mutabık olarak dava açtıkları durumda daha kolay uygulanacağı öngörülmektedir. Bu ve benzer sebeplerle, ortak velayetin var oluş amacının tam manasıyla sağlanması adına, anne ve babaların birbiri üzerinde üstünlük sağlamak için çocukları kullanmamaları gerektiği, asıl önemli olanın çocuğun menfaat ve mutluluğu olduğu bilinci ve farkındalığının artması gerekmektedir.

Bunun sonucu

olarak velâyetin kapsadığı hak ve ödevler ana ve baba arasında bölünemeyecektir.

Yani çocuğun şahsına özen ana ve babadan birine, malların yönetilmesi

diğerine bırakılamayacaktır.