Aslında bu yazıyı, hemen maç sonrası veya en kötü ihtimal ertesi günü alacaktım kaleme… Hem de ne almak!

Öyle bir kurmuştum ki kendimi, öyle bir inanmıştım ki, sanki o sezon bu sezondu ve o sene bu sene olacaktı… Yani beynimin içinde düşünceler dans ediyor ve içim 2009-2010 sezonunu yaşamaya ramak kalmış gibi heyecan kaplıydı…

Beni bilen bilir. Dile kolay 21 yıldan bu yana hemen hemen her maçta basın tribünündeyim. Normalde stada girer, selamımı verir yerime geçer maçın başlamasını beklerim. Maçı izler, skora göre sevinirim veya üzülürüm ve evime döner yazımı yazarım…

Ancak bu kez dedim ya, her şey çok farklıydı diye… İçim kıpır kıpırdı ve kabuğuma sığamıyordum. Daha da ötesi, içimden şarkı söylemek geliyordu ki nitekim de içeriye bilindik bir şarkıyı mırıldanarak girdim…

Herkes ve her şey başka bir güzel görünüyordu gözüme o gece!Önüme gelen herkesle selamlaştım, fotoğraf çekindim ve yerime doğru ilerledim…  

Derken… Buz gibi havaya rağmen, stadı hınca hınç doldurmuş taraftarı, hazırladıkları anlamlı pankartları görünce de aslında “işte tam da bu tabloyu” ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Anlık da olsa bir çığlık koptu içimden: Büyük Bursa’nın, büyük takımının, büyük taraftarı!..

Hey gidi şehrimizin vefakâr güzel taraftarı…

Onlarda ben gibi olacaklardan bir haber, her zamanki sevgisiyle, sadakatiyle destek vermek için yerlerini almışlardı.

Yaptıkları tribün şovları her daim olduğu gibi takdire şayan ve görülmeye değerdi. Destekleri tartışılmaz cinstendi…

Ya sahada ne vardı? Futboldan başka her şey! İki oynamayan takım çıkmış top koşturuyorlardı. Sonuç olarak 90 dakikayaancak yarım pozisyon sığabildi… 

Hâlbuki nasıl da içimden, ballandıra ballandıra; ‘kıran kırana bir maç oldu’,‘pozisyonlar havada uçuştu’,‘ne maçtı ama he, maçın hasını kaçırdınız…’

..ve daha neler nelerdemek isterdim bir bilseniz!

İşte bu isteğimin gücünü tahmin bile edemezsiniz…

Tüm bunları şahsım adına söylüyorum; düşüncelerime katılan katılır, katılmayana da saygım sonsuzdur.

Bana göre sözlerin kifayetsiz kaldığı yerdeyiz.

Da yeter!

Aklını başına devşir Bursaspor. Bir kez şampiyon olabildiysen şayet, bunu ikiler, üçler… Beşleyebilirsin de!..

Hadi olamadın, küme düşmenin ‘k’sını dahi kendine yaklaştırmazsın… Sen artık Şampiyon takımsın. Buna göre davranmalı, hareket etmelisin. Transferlerini ona göre yapmalısın.

Sahaya çıkarakamatörce kendilerini yerlere atan veya yatan futbolcuların oyununa gelip penaltı kapmalarına izin veremezsin.

Sana inanıp da izlemeye gelmiş 40 bin taraftarı üzemezsin.

Yok yok! Hiç de bunları söylerken size haksızlık etmiyorum. Bir kere bu konuda anlaşalım. Tamam, 7 haftadır yenilgi yüzü görmedin ancak tam da bu yüzden Cuma gecesi çok daha güzel oynamalıydın.

“Futbol bu, top yuvarlak, yenilirsin de, yenersin de” deyip durumu geçiştiremezsin, geçiştirmemelisin.

Yenilirsin eyvallah.

Ama oynayarak, rakibine kök söktürerek, taraftarına, sana inananların boynunu yere bükmeyerek…

Hep söylediğim gibive yine kim ne düşünürse düşünsün, hep de söyleyeceğim gibi: 2009-2010 sezonunda,tek yürek, azimli ve de inandığımız için, takım-taraftar kenetlendiğimiz için başarılı olduk.