Galatasaray ve Fenerbahçe, Ziraat Türkiye Kupası Finali'nde karşı karşıya geldi bu kez.

Her iki takım için de hayal kırıklıklarıyla dolu bir sezondu.

Bu kadar yatırıma karşın dağ yine fare doğurdu.

Fenerbahçe, Bursaspor'un neredeyse içini boşalttı. Avrupa'dan Nani ve Van Persie gibi çok önemli iki yıldızı getirdi. Kadro müthişti doğrusu ama başlarına uygun bir isim bulunamadı.

Perreria bu kadroya hiçbir şey söylemeseydi de, takım yine aynı dereceyi yapardı sanırım.

Galatasaray ise Ünal Aysal döneminin sancılarını yaşamaya başladı ve daha uzun yıllar da yaşayacak gibi görünüyor.

Aysal, Galatasaray'ı inanılmaz bir borç yükünün altına soktu.

Özellikle Fatih Terim'in yaptırdığı transferler çok garipti.

Büyük rakamlar ödenerek alınan birçok futbolcu şu an takımda değil.

UEFA, finansal fair play açısından Galatasaray'ı yakın takibe aldı.

Şimdilik 1 yıl Avrupa Kupalarından men cezası verdi.

Ama borçlar belirli düzeylere çekilmezse cezalar artarak sürecek.

Taraftar sürekli başarı istiyor fakat bu artık zor görünüyor.

Transfer yapılamayacağı gibi eldeki yüksek maliyetli oyuncuların gözden çıkarılması da söz konusu.

Türkiye'de ki tüm futbol kulüpleri açısından sorun aslında aynı.

Takke düştü kel göründü.

Yıllardır menajerlerin oyuncağı olan yöneticiler bir bir kulüpleri iflas noktasına getirdiler.

İşin ilginç yanı; çoğu şirket sahibi olan başkanlar kendi işlerinde son derece başarılıyken, yönetme iddiasıyla göreve geldikleri takımları güç durumlara düşürdüler.

 

Sezonun genel yorumu, bu final sonrası daha ilginç oldu tabi.

Sürekli şampiyonluğu kovalayan ancak Beşiktaş'ın ardından ikinci olarak Şampiyonlar Ligine katılabilme iddiasını sürdüren Fenerbahçe başarısız, ligi altıncı sırada bitiren ve Türkiye Kupasını kazanan Galatasaray başarılı!

Bizim futbol anlayışımız bu ne yazık ki!

 

Karşılaşma eşit sayıda iki takım taraftarının önünde oynandı.

Lig maçlarında rakip taraftar olmuyor diye tepki gösterenler, önceki gün akşam maçtan önce ve sonraki görüntüleri iyi izlemişlerdir umarım.