Demokrat Parti’ye yakın olduğu söylenen Piyade Yedek Subay Okul Kumandanı Tuğgeneral Abidin Tüzel, bize,  “Bu olaylara karışmayacaksınız” diyordu. Bu olaylar olurken, Yedek Subay Okulu’ndaki eğitimimizi tamamlamış, demir takıp asteğmen olmuş ve kıta hizmeti için kuraları çekmiştik. Kurada bana, İskenderun 50. Piyade Alayı çıkmıştı.

Yedek Subay okulundayken, gazete ve radyo haberlerinden, İstanbul ve Ankara’da cereyan eden olayları takip ediyor;  olayları yorumlarken de siyasi hüviyetlerimiz beliriyor ve kanaatlerimize göre birbirimize yakınlaşıyorduk. Bulunduğum mangada Ankara Hukuk’tan mezun Dörtyollu İlhan Eryürekli’yle de kanımız birbirimize kaynamıştı.

Kurada İskenderun’u çektiğimi duyunca koşup yanıma gelmiş ve ”İskenderun’daki akrabalarımın hepsi Demokrat Partili, sana bir mektup yazıp vereyim;  orada yalnızlık çekmezsin “demişti. İlhan ile dostluğumuz uzun yıllar devam etti. O hakimliği tercih etmiş, hakimlikte yükselmiş, Osmaniye ve Adana Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlıklarını yapmıştı.

Kuralar çekildikten sonra 25 Mayıs 1960 Çarşamba günü öğleden sonra, eşyalarımızı evlerimize götürdük. 28 Mayıs Cumartesi günü okuldan ayrılacak, 12 günlük bir tatil döneminden sonra, kıtalarımıza iltihak edecektik. Ben de Çarşamba günü herkes gibi, hafta sonlarında kaldığım Yavuz Esmersoy’un Serçe Sokak’taki bekâr evine kaputumu ve diğer eşyalarımı bırakmış, akşamüstü de okula dönmüştüm.

 

27 Mayıs Cuma sabahı  Piyade Yedek Subay Okulu’nda silah sesleriyle uyandık.

İhtilal duyulmuştu. DP’ye yakınlığıyla bilinen Okul Kumandanı Tuğgeneral Abidin Tüzel’e güvenmeyen ihtilâlciler, Piyade Yedek Subay Okulu’nu ihtilâl  hareketinin dışında bırakmışlardı. Öğlene doğru, Abidin Paşa’yı gözaltına almış, okul komutanlığına da güvendikleri bir subayı tayin etmişler. Bu tayinden sonra Piyade Yedek Subay Okulu da, ihtilâlcilerin yanında yer almıştı. Harp Okulu, Piyade Yedek Subay Okulu’na çok yakındı. Bize de Harp Okulu’nda görev vermişlerdi.

Demokrat Parti ve hükümetin tanınmış üyelerinden  bazılarının ciplerle, bazılarının  GMS’lerle, bazılarının da çöp arabalarıyla Harbiye’ye getirildiğini görüyordum. Tabii ki, “tarifsiz kederler içinde ”ydim.

Bizim 4. Bölük’ten  Edirneli Erol, 27 Mayıs’tan evvel, CHP’lilere küfreder, Demokrat Parti’yi överdi. O Erol, 27 Mayıs günü Harbiyelilerin önüne düşmüş, onları Edirne’nin Demokrat Partili milletvekillerinin evlerine götürmüştü. O gün ilk defa insanların bazılarından iğrenmiştim.

Akşam üzeri bizim bölük, Tandoğan Meydanı’nın arka tarafındaki Ayten Sokak’a sevk edildi. İsmet Paşa, orada Metin Toker’e ait 22 numaralı evde oturuyordu. Ayten Sokak’a girmek için Tandoğan Meydanı’ndan Beşevler’e doğru giden cadde üzerinde ve Fen Fakültesi’nin tam karşısındaki benzincinin önünde vasıtalardan iniyorduk ki, benzincinin hemen arkasındaki binanın 2. katının penceresi açıldı. Genç bir adam Demokratlara küfrediyor, bizleri alkışlıyordu. Bu sesi tanıyordum. Başımı kaldırıp, göz göze gelince, O da beni tanımış ve hemen içeriye kaçıp pencereyi kapatmıştı.Kendisiyle defalarca İsmet Paşa ve CHP aleyhinde konuşmuştuk. O, benden de, Erol Ergüneş’ten de, Yavuz Esmersoy ‘dan da, Eyüp Yardımcı’dan  da daha hızlı demokrat olan Erol Ergüneş’in  ağabeyi  Hâkim Üsteğmen Ümit Ergüneş’ti. O gün insanların bazılarından bir kez daha iğrendim.

O geceden birkaç gün sonra, Kayseri’de görevli Tuğgeneral Nazmi Ergüneş, yani Erol ile Ümit’in babaları, ihtilâlcilerle işbirliği yapmayı reddettiği için emekliye sevk edilmişti. Böyle bir babadan, birbirleriyle zıt karakterde iki evlat. Birisi riya ile ihtilâle alkış tutuyor, diğeri Balmumcu’da üstünde yatanlara eziyet olsun diye pamuk yerine içine iplik makaraları doldurulmuş yataklardan birisinin üzerinde yatıyordu.

Devamı yarın…

 

 

Ertuğrul MAT,

Demokrasi Yolunda Karınca Misali

İstanbul ve Ankara Günleri Cilt 1, sayfa 164,165