Erzurum’da görev yaptığım sırada İTÜ Dağcılık ekibi Ağrı Dağı’na tırmanmıştı. Ekipten üç kız dağcı, Ağrı Dağı’ndaki tırmanış sırasında kaybolmuştu.

Dağcılık Federasyonu Başkanı Rahmetli Prof. Dr. A. Mecit Doğru Doğubayazıt'ta, dağdaki arama, tarama ve kurtarma çalışmalarını takip ediyordu.

Ardahanlı ve dağlara âşık olan Prof. Dr. Abdul Mecit Doğru, aynı zamanda Tıp öğretim üyesi, iyi bir cerrahtı. Aynı otelde kalıyorduk. Tanıştık, hemşerisi olduğumu öğrendikten sonra, bir sohbetimiz sırasında Ağrı Dağı’na ilk tırmanışını Kars Alpaslan Lisesi’nde öğrenci iken gerçekleştirdiğini söyledi. Iğdırlı olduğum için benden de Ağrı'ya tırmanıp tırmanmadığımı sormuştu. Benim “hayır” cevabı vermem üzerine biraz sitem edip beni ayıplamıştı. Sonra bana Ağrı Dağı’na tek başına gerçekleştirdiğini bir tırmanışını öyle bir anlatmıştı ki, ben gayri ihtiyarı; “Hocam korkmadınız mı?” diye sormuştum.

Korktum tabi... Korktum. Ama kimden biliyormusun? İnsandan korktum”diyerek sözlerini şöyle sürdürmüştü:

Ben biliyorum ki Ağrı Dağı’nın 5165 metredeki zirvesine dünyamızda yaşayan hiç bir hayvan yaşamaz. Yaşasa bile gelip dağın zirvesine çıkıp gelip burada bana zarar vermeyeceğini biliyorum. Bir tek hayvan çıkabilir o da iki ayaklı, aklı olan ve düşünen hayvan gelip zarar vermesinden korktum. O nedenle dünyanın en yüksek zirvelerine tırmandığım da hep insandan korktum.”

Ne yazık ki, Saygı değer, Dağcılık Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Abdul Mecit Doğru, 2 Kasım 1991 tarihinde Erciyes Dağı tırmanışı esnasındaçığ düşmesi sonucu arkadaşı Prof. Dr. Ahmet Bilge ile birlikte hayatını kaybetmiştir.Rahmetle anıyorum..

Ulu önder Atatürk’ün 1933'lerde Anadolu dışındaki coğrafyalarda yaşayan özellikle de Sovyet hâkimiyeti altındaki soydaşlarımız için söylediği ve gerçekleşmesini istediği “Dil, tarih, kültür” köprüsünü, bu gün dahi O’nun istediği gibi kuramadığımız, Azerbaycanlı halk şairiMirzeElekberSABİR’in“Gorhuram” adlı şiirinde; hiç bir şeyden korkmadığınısöylüyor. Şiirinin son kıtasında altını çizerek,korktuğunu şöyle itiraf ediyor:

Yüz goyuram gâh neyistanlara (kamışlık),

Bir sürü arslan görürem, gorhmuram;

Makberelikte (mezarlıkta)ederem gah mekan,

Gabirde (mezarda) hortlak görürem gorhmuram;

 

Menzil olur gâh mene viraneler,

Cin görürem, san görürem gorhmuram;

Bir kürre-i arzda men, muhtasar(kısaca) ,

Harici mülkünde de hatta gezip,

Çok tuhaf insan görürem gorhmuram;

 

Bisebep(nedensiz)gorhmuram,veçhi(gerekçesi) var,

Lakin bu gorhmazlık ile doğrusu,

Ay dadaş!..

Vallâhi, billâhi, tallâhi,

Hardanerde) bir Müslüman görsem gorhuram;

Neyleyim bu yok olmuşların

Fikrini kan kan görürem, gorhuram;

GorhuramGorhuram, Gorhuram..

 

Bu doğrulta Suriye’de, Irak’ta Müslümün(ın Müslüman’a yaptıklarını, insanın insana yaptıklarını görünce; adına “insan” denen, İnsandan,  adına “Müslüman” denen Müslüman’dan, sizi bilmem ama ben korkuyorum. 

“İnsan Hakları” deniliyor, “İnsan Hakları Beyannamesi” deniliyor, peki insan tarif edilmiş mi, tarifi var mı?

“İnsanı” insandan, “Müslüman”ı, Müslüman’dan nasıl ayırt edeceğiz?

İnsan kim?..Ben bilmiyorum.Bilmediğim için de İnsandan korkuyorum.