Bir önceki yazımızda kutuplardan bir tanesi olan ABD, İngiltere, İsrail’i incelemiştik.

Şimdi sırada ABD, İngiltere, İsrail’e karşı kurulmuş ve genişlemekte olan ikinci kutba göz atalım.

Soğuk savaş döneminin sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası kendisini dünyanın efendisi ilan eden ABD, özellikle Trump’ın başkan seçilmesinden sonra saldırganlığını artırmış, başta DEAŞ olmak üzere PKK’nın Suriye ve Irak uzantısı olan PYD ve benzeri örgütleri binlerce TIR ağır silahlarla donatarak Ortadoğu’da bir kaos ortamı yaratmıştır. Buradaki esas amaç İsrail kontrolünde bir Kürt devleti kurmaktır.(Aslında Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmak niyetleri yoktur ve bunun için çok erken olduğunu ifade etmektedirler. Örnek olarak da Barzani’nin başarısız bağımsız Kürt devleti kurma girişimini göstermektedirler.)

Tam da bu sırada özellikle Putin’in toparlanma ve güçlenme sürecine giren Rusya’sı Suriye’ye müdahale ederek ABD’nin tüm planlarını alt üst etmiştir. Kendi halkına zulmeden katil Esad ile işbirliği yaparak aslında ABD’nin oyunlarını bozmak ve Ortadoğu’da ben de varım demek için tüm güçleriyle Suriye’ye yerleşmiştir. Aslında kendi açısından başarılı da olmuştur. Çünkü ABD bu coğrafyada yalnız olmadığını görmüş ve güç kaybetmeye başlamıştır. Rusya’nın Suriye müdahalesi sonrasında diğer taraftan zaten bölgede birçok yerel unsurla işbirliği içinde olan ve her alanda söz sahibi olmak isteyen İran kendi çıkarları doğrultusunda ABD ile çatışırken Rusya ile bir yakınlaşmaya girmiş ve işbirliğini artırarak etkinliğini artırma imkanı bulmuştur.

Rusya ve İran’ın işbirliği neticesinde bölgede güç kaybeden ABD’nin, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında özellikle Türk silahlı Kuvvetleri içerisindeki safralardan kurtularak daha da güçlenen Türkiye’nin Afrin hareketi ile de planları alt üst olmuştur. Türkiye’nin PKK’ya karşı üst üste elde ettiği zaferler neticesinde Türkiye sınırları içerisinde barınamayan terör örgütlerinin Suriye ve Irak’ın kuzeyinde oluşturulmak istenen ve Akdeniz’e açılması planlanan koridor kurma hayalleri de Türkiye’nin önce Afrin ile başlattığı Zeytindalı harekatı ve daha sonra Fırat’ın batısını kapsayacak şekilde genişletmesi, ileride de Fırat’ın doğusuna kadar tüm terör örgütlerinden arındırılmış bir güvenli bölge planı ile sekteye uğramıştır. İşte ABD’nin Münbiç’ten çekilme ve terör örgütlerinden temizleme sözünü yerine getirmemesi de bölgede yeniden söz sahibi olmak ve kaybettiği gücü yeniden kazanma niyetini ortaya koymaktadır.

Özellikle Suriye’de güç kaybeden ABD ile gerçek müttefikleri İngiltere ve İsrail artık Rusya, İran ve Türkiye ile de karşı karşıya gelmiştir. Trump’ın başlattığı ticaret savaşları neticesinde darbe yiyen ve yalnız kalmak istemeyen Çin, Almanya ve Fransa da Rusya, İran ve Türkiye’nin yapmış oldukları ittifaklara katılarak kendileri de bu bölgede söz sahibi olmak yolunu seçmişlerdir.

Şimdi artık kartlar yeniden karılmaktadır.

Ortadoğu’da ve hatta Afrika’da güç kaybeden ve karşılarında Rusya, Çin, İran, Türkiye, Almanya ve Fransa’dan oluşan bir blok ile karşılaşan ABD, İngiltere, İsrail şimdilerde Yahudi S.Arabistan kralı Salman ve yine halkı Müslüman olup, yönetimlerinin Yahudilerin ve ABD, İngiltere, İsrail’in elinde olan bir kısım Arap ülkeleri ile birlikte karşı atak başlatarak “ARAP NATOSU” kurma kararı almışlardır. İşte iki blok arasındaki oynanan oyunlar ve güç savaşları ile gelecekte bizleri nelerin beklediğini incelemiş olduk.

Bir sonraki yazımızda incelemiş olduğumuz iki blok karşısında aslında gerçekte dünyayı yöneten güçler olan aileleri inceleyeceğiz.