Türkiye Arap Baharı ile birlikte kapılarını Suriyeli mültecilere açmış ve çeşitli ekonomik/ demografik sorunlarla karşı karşıya kalmıştı. Her karışıklık sonrası mülteci akınına maruz kalan Türkiye şimdi de Afganistanlı göçmenlere kucak açmaya hazırlanıyor. Türkiye-İran sınırından yasa dışı bir şekilde geçerek Türkiye’ye giriş yapan Afgan göçmenlerin durumu, son haftalarda kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılıyor. Bir tarafta ekonomik krizle karşı karşıya kalan ve toparlanmaya çalışan Türkiye bir tarafta her yaşam koşuluna razı Afgan göçmenler...

Yunanistan Göç Bakanı  Mitakaris Avrupa’ ya mülteci akını önlemek ve para karşılığı mültecileri Türkiye’de tutmak istediklerini Avrupa’nın Afgan mültecileri ağırlama konusunda hazır olmadığını / olmayacağını dile getirdi. Türkiye aynı senaryoyu 2013’te   yaşamış ve “ Geri Kabul “ anlaşmasını imzalamıştı . Bu anlaşmaya göre Türkiye Avrupa’ya mülteci akınını önleyecek karşılığında 6 milyar dolar alacaktı fakat Türkiye bahsedilen miktardan sadece 179 milyon alabilmişti. Uluslararası konjonktürde bakıldığında göçmen konusu Avrupa’yı dizginleme noktasında Türkiye’nin elinde bir koz olarak durmaya devam ediyor. Ancak derinleşen ekonomik kriz Türkiye halkının sabrını taşırıyor ve bundan iktidarı sorumlu tutuyor. Afrikalı , Suriyeli mültecilerin üzerine bir de Afgan mülteciler eklenince ucuz iş gücü olan göçmenler sahada iş buluyor yerli halk ise İşsizlik yüzdelerinde boy gösteriyor.

Yapılan son açıklamaya göre CumhurbaşkanıAfganistan'dan Türkiye'ye 1,5 milyon göçmenin geldiği haberini yalanladı. Mevcut Afgan göçmen sayısı 300.000 olarak belirtildi. Ayrıca sınırlara yüksek duvarların inşasının tamamlandığını bunun da göçmen akınını perçinleyeceğini dile getirdi. Son olarak Cumhurbaşkanı Afgan halkına kapılarını tamamen kapatmayacağını da vurguladı. Bunun yanı sıra İstanbul Belediyesi’nin yaptığı açıklamaya göre yalnızca birkaç hafta içinde 1.600.000 mülteci megakentte yerleşmiş ve İstanbul halkını tehdit etmeye başlamıştır. Hemen hemen her semtte güvenlik sorunu haline gelen mülteciler farklı kültürlerden gelerek kültür şoku yaşatmaktadır. Örneğin 2011 yılında Suriye'den gelen kadın mülteciler Türk erkeklerle evlenerek demografik yapıyı değiştirmeye başlamıştı. Üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen Türkiye göçmenler konusunda aynı hataya düşmeye devam etmektedir . Peki bundan 10 yıl sonra bizi ne bekliyor? Yerli halk ve mülteciler arasında kargaşalar mi ? Değişen aile yapıları mi ? Yükselen enflasyon ve düşen yaşam standartları mi ? Peki bunun faturasını kim ödeyecek ? İktidar mi yerli halk mi ? Tabiki hepimiz ödeyeceğiz. Her Türk vatandaşı ödediği vergilerle mültecileri sırtlanacak ve onlara bakacaktır. Kurtuluşun reçetesi tıpkı AB ülkeleri gibi mültecilerden korunmak ve kendi kendine yetmektir.