Yıllar sonra Avrupa Futbol Şampiyonası'na direkt olarak katılıyoruz.
Pek çok sene play-off maçları ile zorlaya zorlaya kaldığımız ya da kedinin ciğere baktığı gibi Türkiye'nin olmadığı şampiyonları izlediğimizde "ah" çektiğimiz Avrupa şampiyonalarında bu kez çok farklı bir ilkler yaşayacağız.
Öncelikle ilk kez bir açılış maçında taraflardan biri olacağız.
12 Haziran'da İtalya ile açılış maçı oynayacağız ve bütün dünya bizi izleyecek.
Bu tanıtım ve turizm potansiyeli açısından bulunmaz bir fırsat.
Sonrası, sonrası ise daha güzel.
Bize Avrupa Şampiyonası organizasyonu vermeyen Avrupalılar deplasmana gelecekler.
Nereye gelecekler?
Dost ve gardaş ülkemiz, 'iki devlet tek millet' dediğimiz Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de Galler ve İsviçre ile mücadele edeceğiz.
Bakü ile İstanbul ya da Ankara'nın seyirci desteği açısından ne farkı var!
Hiçbir farkı yok...
İtalya'ya karşı sükse yapacak bir sonuç alma ihtimalimiz çok uzak değil.
Bizim bu şampiyonaya katılmamızda en büyük etkenlerden olan Fransa karşısındaki bir galibiyet ve bir beraberliğimizi niye bir başka dünya ve Avrupa şampiyonu takım olan İtalya'ya karşı tekrarlamayalım!
Şenol Güneş ile Güney Kore ve Japonya'da yaşanan başarılar için 'hiçbir Avrupa ülkesiyle karşılaşmadan' yaftası yapıştırılmıştı.
Alın size hepsi Avrupa markası...
Bu kez bir üst tura çıkarsa Türkiye ne diyecek bakalım monşer kalemler...
Haydi hayırlısı Türkiyem...
Bize asker selamını çok gören batılı devrik zihniyete sahada bir Roma'da ve Bakü'de öyle bir selam çakalım ki sesi beyin ölümlü Macron'un sarayından çıksın.
Bu çocuklar, bu jenerasyon bunu yapacaktır.
Ha bir de final oynarsak...
O zaman bal kaymak olur..