Toplum olarak, ruhsal anlamda büyük depremler yaşıyoruz.

Yaşadığımız depremlerin merkez üssü Ankara siyasetinin derinlikleri.

Ülkede yaşayan 80 milyon insanımız ruhlarındaki, deprem sarsıntıları farklı 'richter' ölçekli olarak yaşıyorlar.

İnsanlarımızın yaşadığı ruh hali depremin sarsıntılarının yıkıcılığından daha ölümcül bir vaziyette.

Biliyorsunuz, depremin yıkıntılarından ganimet arayan vicdansızların sayıları her geçen gün kat kat artıyor.

Bu vicdan yoksunları hallerinden memnun ve mutlu şekilde aramızda dolaşıyorlar.

Sanal alemde beynimde deprem tetikleyici paylaşımları gördüğümde, işte insanların ruhlarında oluşturdukları depremlerle öldürüyorlar diyorum.

Yine İstanbul, yine bomba yüklü araç patlatıyor.

Çığlık çığlığa can pazarı ve derin bir yıkım yaşıyoruz toplum olarak.

Haber ajanslarında kan kızıl kirli bilgiler.

Yok 1 ağır 7 yaralı, saatler geçiyor, 7 polis 4, sivil yaşamını yittirdi, 36 yaralı.

Ve ardında kendilerinden menkul fal bilimci havasında analizciler televizyon kanallarında her terör saldırısının ardından gerekli, gereksiz laf ebeliği yaparak toplumun nabzını tutuyorlar.

Siyasetçilerimiz asık yüz ifadeleriyle terörü kınıyor, lanetliyor, kahrolsun diyorlar.

Hatta tam kökünü kazıdık diyen devlet yetkililerine cevap niteliğinde, kazıyamadınız babında terör eylemlerine devam ediyor.

Öyle bir yuvarlanıyoruz ki, toplum olarak uçurumun eşiğindeyiz.

Bütün söylemler boşu boşuna!