Merhaba değerli ‘agazete’ okurları,

bu hafta tebligatların, yani resmi mercilerden, mahkemelerden ya da icra dairelerinden gelen resmi yazıların tarafımıza ulaşıp ulaşmamasının öneminden bahsedeceğiz.
Birçok kişi evindeyken kendisine, evinde değilken evinde bulunan kişiye, ya da evde hiç kimse yokken bulunduğu mahallenin muhtarlığına bırakılan tebligatları önemsemeyebiliyor. Haftalar ya da aylar sonra böyle bir kâğıt geldi bana deyip artık süreler işledikten ve hak kayıpları yaşandıktan sonra bir avukata danışabiliyor. Ve artık iş işten geçmiş olabiliyor…
Hukukumuzda bilhassa da özel hukuk alanında (yani; aile hukuku, iş hukuku, ticaret hukuku, icra iflas hukuku gibi…) belli başlı bazı hak düşürücü süreler bulunmakta olup, belirlenen süre içerisinde gerekli beyanlarda bulunulmazsa, cevap verilmezse, itiraz edilmezse kişi bu haklarını kaybedebiliyor. Yani haklı olduğu halde sırf süresinde davaya cevap dilekçesi vermediği, tanık göstermediği için davasını kaybedebilir, borçlu olmadığı halde süresinde icra dairesine itiraz etmezse hakkındaki icra takibi kesinleşip borcu ödemek zorunda kalabilir! Bu tür durumlarla karşılaşmamak için evinize ya da işyerinize sizin adınıza gelmiş olan resmi tebligatları vakit kaybetmeden bir avukata götürmeli ya da eğer kendiniz yapabileceğinizi düşünüyorsanız tebligatın gereğini yerine getirmelisiniz.
Hukukumuzda tebligatlar, 7201 Sayılı Tebligat Kanununa göre yapılmakta olup, bu kanuna aykırı yapılan tebligatlar ‘usulsüz tebligat’ sayılırlar. Usulsüz tebligat yapılması durumunda kişi hak kaybı yaşadıysa mahkemeye bu durumu ispatlayacak delillerle birlikte başvurur ve süresini yeniden kazanabilir.
Peki, tebligatların belli başlı usulleri nelerdir bunlardan bahsedelim. Öncelikle tebligatın adına düzenlendiği kişiye imzası karşılığı teslimi esastır. Ancak kişi evinde yoksa ve postacı, tebligat üzerindeki adrese geldiğinde kişinin o adreste yaşadığını ama evde olmadığını beyan eden bir yakınına da imzası karşılığında tebligatı teslim edebilir. Tebligat Kanunu madde 16 ‘Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.’
Eğer tebligat yapılacak kişi ve yakınları o gün evde yoksa ya da evde herhangi bir yakını var ancak tebligatı almak istemiyorsa bu durumda tebligat o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim edilir. Genellikle uygulamada muhtarlığa bırakılır. Ancak sadece muhtarlığa bırakılması tebligatın geçerli olmasını sağlamaz. Muhtarlığa bırakılan tebligat için kişinin kapısına ihbarname yapıştırılır ve hatta çevredeki komşulardan birine de haber verilir. (Tebligat Kanunun madde 21 bu konuda net açıklama yapmıştır.)
Kişi fiilen taşınmışsa, ancak resmi dairelere bu bildirimi yapmamışsa yani mernis adresini güncellememişse bu durumda ilk tebligatın iade olmasından sonra, Tebligat Kanunun madde 21/2 ye göre yine kapıya ihbarname yapıştırılması suretiyle tebligat yapılmış olur.
Tüm bu tebligat usulleri sadece gerçek kişiler için değil tüzel kişiler (yani şirketler, kurumlar ve işyerleri) için de geçerlidir. Hatta adresini taşıyan ancak idari mercilere bildirim yapmayan tüzel kişilikler için de yine ilk tebligatın iade olması halinde ikinci tebligat Tebligat Kanunu madde 35’e göre kapıya yapıştırılmak sureti ile yapılır ve tebligat usulüne uygun olarak yapılmış sayılır.
Artık günümüzde teknolojik gelişmeler nedeniyle elektronik tebligat usullerine de geçilmiş olup, sistem her kurum açısından henüz oturmamıştır. Ancak resmi yazışmalar bilhassa kurumlar, bankalar arasında elektronik tebligatla yapılmaya başlanmıştır. 30617 Sayılı Elektronik Tebligat Yönetmeliği de ilgisi olanlar için etkili bir kaynak olacaktır.
Haftaya yeni bir konuda görüşmek üzere adalet ve huzur dolu günler dilerim…
Bilgi ve görüşleriniz için [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz.