"Suriye’de ne işimiz var?" diyorlar..

Enver Paşa’nın, Cemâl Paşa’nın, İsmet Paşa’nın ve Paşaların Paşası Mustafa Kemâl Paşa’nın Suriye’de, Filistin’de, Trablusgarp’ta, Balkanlar’da ne işleri varsa o gün; onun için Türk ordusu bugün Suriye’de.

Şerif Hüseyin’in, Lawrance’ın tenine ve altınlarına aldanıp, Cemâl Paşa’nın askerlerini Kudüs’te arkadan vurması gibi, IŞİD denilen alçaklar, Kilis’i, Urfa’yı Gaziantep’i uzaklardan  vurmasın diye oradalar.

1950'li yılların başında, niçin Kore’de 741 şehit, 164 kayıp verdiysek; bugün El Bab’da daha kutsal bir gaye için şehit veriyoruz.

Kıbrıs’ta Türkler öldürülürken, İsmet Paşa 1964’te gizlice Adana’ya gidip Amerikalıları ikna edince, Diyarbakır Ana Jet Üstü kumandanı Kurmay Pilot Albay Abdullah Tenekeci’nin yanağını okşayıp, "Oğlum, İncirlik’ten bir sorti hakkımız var, göreyim seni"  diyerek, Erenköy’ü saran Rum birliklerini niçin yerle bir ettirdiyse, bugün Halep’te Türkmenleri katleden  IŞİD hedefleri yerle bir ediliyor.

Kıbrıs’taki Türklerin 1974'te imdadına koştuk diye, uluslararası boykottan, ambargolardan Avrupa Birliği’nde Rumların, Yunanlıların engellemelerinden canımız burnumuza gelmesine rağmen, bu ülkede bir tek kişi, evet tek bir kişi çıkıp Ecevit’e, Erbakan’a, “Ne işimiz vardı?” orada diyebildi mi?

Üstelik haklarında söylenmemiş söz kalmamışken..

Kardak Adası denilen taşlığa dikilen Yunan bayrağını indirmek için, ölümü göze alan deniz komandoları ne için oradaysalar, bordo berdeliler bugün,  El Bab’da bulunan 'Hastane tepesine' Türk bayrağı dikmek için oradalar.

Afganistan’ı Ruslardan kurtarmak için o dağlarda şehit düşen  Mehmetler varsa, bugün Suriye’de şehit olan Mehmetlerimiz var.

İsveç kralı 12. Karl(Şarl), Rus imparatoru Deli Petro’ya yenilip Abdurrahman Paşa kumandasındaki Ozi kalesine 1709’da sığındığında, Rusya’yla savaşmak bahasına O’nu beş sene müddetle koruyan Osmanlı devlet anlayışına, "Bize ne İsveç kralından, bırakalım, Deli Petro ne yaparsa yapsın!" diye itiraz eden oldu mu asırlar boyunca?

Ya Kanuni Sultan Süleyman’ın Şarlken’e mağlup olup, hapsedilen 1. Fransuva’ya  mektup yazıp, koruma vaadine, "Bize ne Fransa’dan, bize ne  1. Fransuva ’dan, ne karışıyordu Kanuni Avrupalıların kavgasına" diyen bir tarihçi çıktı mı yaşanan yüzyıllarda?

Birkaç münferit itiraz dışında, “Önce Fransa’nın, sonra Amerika’nın Vietnam’da ne işi vardı?” diyorlar mıydı Fransızlar ya da Amerikalılar?

Afganistan dağlarında ölen Ruslar için, hesap sormak akıllarına geldi mi Moskova’daki, Saint Petersburg’daki gazetecilerin veya sokaklardaki protest gençlerin?

Çin niye Atlas okyanusunu kontrol etmek için, niçin Sri Lanka’da, Pakistan’ın güneybatısındaki Gwaadar yarımadasında deniz üsleri kuruyorsa, Türkiye O’nun için bugün, Suriye’nin kuzeyinde “Güvenli bölge” kurmak için savaşıyor.

Pazar günü Karadeniz’de Soçi açıklarında denize düşen Rus uçağında ölenler, dünyanın en mükemmel  askeri bandosu mensuplarıydı..

Moskova sokaklarında, “Bunların Suriye’de ne işleri vardı? Moskova’ya gelen turistlere çalsaydılar ya!" diye konuşan var mı?

“Rusya’da demokrasi var mı ki konuşsunlar?" diyorsunuz; ama, siz demokrasinin olmadığını söylediğiniz ülkede neler söyleyebiliyorsunuz..

Asya’nın üç dev ekonomisine sahip Çin, Japonya ve Taiwan, Çin denizindeki bizim Kardak adasından farkı olmayan birkaç balıkçı adası için 2012 yılından beri deniz kuvvetlerini niçin alarm halinde tutuyorlar, niçin seferberlik ilân ediyorlarsa, Türk ordusu bugün Suriye’de, güneydoğuda ve kuzey Irak’ta  ülkesinin selâmeti için aslanlarını kurban ediyor.

Sizin ufkunuz almıyor ama, büyük ülke olmak böyle bir şey.