Kış soğuğunun iliklerimize işlediği bu gecelerde şehrin trafik lambalarında mendil satarak ailesinin pişireceği bir tas sıcak aşa katkıda bulunmaya çalışırken soğuğa ve yorgunluğa yenik düşerek bedenini kaldırıma yaslayan belki de ölüm uykusuna yatan bu kız çocuğunun kaderini çizen bütün fani çizgilere lanet olsun.

Tecrübe yaşananlardan ders alma sanatıdır. Bunun acemileri tarihin her döneminde aynı sahnelerin senaryolarını yazarlar ve acı çekenlerin rolünü hep kadınlara ve çocuklara verirler.

Hayata yetişmeye ve büyümeye çalışan bir fidanın böylesine hoyratça sokaklarda örselenmesinin bedeli dünya ve ahirette kapanmaz. Bu hesabı kimse ödeyemez.

Bir tek fotoğraf karesi okuyabilene, bazen saatlerce süren bir belgesel, yüzlerce sayfalık bir kitap gibi geliyor ve acılar içinde kıvrandırıyor.

İşte bu haller insan olanı halinden şükür etmeye bile utandırıyor ve inançlarını zorluyor.

O kız çocuğunun bu aleme ne dahli olabilir ki; bedel ödemek ona kalıyor.

Savaşların kazananı olmaz ama asıl kaybedenler kadınlar ve çocuklardır diye boşuna dememişler. Hepimiz bu fotoğrafı iyi okumalıyız ve hangi noktasında dahlimiz olduğunu düşünmeliyiz.

Ama sakın o çocuktan mendil alıp para vererek işin kolayına kaçıp vicdan temizleyecek kadar gayri samimi olmayalım.

Biz insansak o çocukları trafik lambaları önünden kurtaracak çözümler üretelim. Bunu için de başta belediyelerin vırt zırt yaptıkları konser etkinlikleri için doyurdukları menajerlerin payını birazcık kesmeleri yeterlidir diye düşünüyorum.

Onlar merkezleri oluştursunlar, tencereleri kaynatmak da bizlere düşsün diyorum.