Hillary Clinton’un seçim çalışmalarına destek veren Başkan Obama konuşurken,  giyiminden bir harp gazisi olduğu anlaşılan bir şahıs Trump’ın fotoğrafını açarak, protestoda bulundu. Bazıları susturmak için  harekete geçince  Obama, “ O’nu boğmayın ( susturmayın), burası hürriyetler ülkesi, burası Amerika. O muhtemelen Amerika için savaşmış bir asker, bir kahraman . Saygı gösterin..” diye müdahale etti.

Bunu dinleyince, dalıp gençlik günlerine gittim.. Ben de böyle bir olay yaşamış ve aynı tepkiyi vermiştim..

“ Ekim 1969 seçim çalışmaları esnasında, Orhangazi’nin en büyük köylerinden “Çakırcalılar” a gidilecekti. Bu köyde 1946’dan beri hiç seçim kazanılmamıştı.

25 arabanın her birine beşer kişi binmiş,  konvoy halinde yola çıkmıştık. Unutulmayacak bir şeydi. En öndeki araba bir korna çalıyor; bütün arabalar İznik yolunda tek sıra oluyor,  biraz sonra bir başka korna sesi duyuluyor,  bu sefer de arabalar iki sıra oluyordu.  Bu muhteşem bir gösteriyle köye varıp toplantının yapılacağı kahveye gittik.

Orhangazi Belediye Başkan’ı Hüsnü Tozkoparan çok iyi particiydi.  Ön seçimde bana iki oy vermişti,  ama partinin milletvekili adayı olduktan sonra şahsi hislerini bir kenara bırakmış,  Orhangazi programımın mükemmel olması için bütün tedbirleri almıştı. Toplantıyı Tozkoparan’ın halefi Mustafa Ayhan açtı ve beni kürsüye davet etti. Tam konuşmaya başlamıştım ki,  yan taraftaki pencereden,  Yalan söylüyorsunuz!” diye bağıran bir insanın sesi,  salonu doldurmuştu.

Mustafa Ayhan hemen ayağa fırladı.  “Ertuğrul Bey,  bir dakika”deyip mikrofonu aldı ve “Burada Adalet Partisi’nin kanunların himayesinde tertip ettiği bir seçim propagandası yapıyoruz.  Bu toplantıyı sabote ederseniz Jandarmaya şikâyet edeceğiz” diyerek konuşmaya başlayınca ,  uzanıp mikrofonu elinden aldım ve çok sert bir sesle,  “Mustafa Bey,  bir daha ben konuşurken müdahale etmeyiniz.  Unutmayınız ki Adalet Partisi bir iktidar partisidir,  iktidar partileri,  iktidara yeniden talip olurken , hem halka yeni hedeflerini açıklarlar,  hem de halka bir önceki dönemin hesabını verirler.  Eğer bana birisi’ yalan söylüyorsunuz ‘diyorsa,  ‘Yeter söz milletindir’ diye yola çıkan bir felsefenin mensuplarına bu sesi kesmek değil, dinlemek düşer’ diye ihtar ettikten sonra, sesin geldiği  pencereye doğru dönerek“Bana ‘yalan söylüyorsun’ diyen  arkadaş ,  ‘salona gel,  niye yalan söylüyorsunuz’ dediğini anlat. ’ Çekinme gel,   benim misafirimsin.  Gel de burada bizi dinleyenlere bir demokrasi şöleni sunalım ‘  ” diye seslenmiş,  partililere de itiraz eden şahsı içeriye davet etmelerini işaret etmiştim.

Adam öğretmenmiş.  Böyle bir davet beklemediği için,  şaşırıp kalmıştı.  İçeriye gelmekte tereddüt ediyordu. ”Hocam biz de misafir baş üstünde tutulur , tereddüt etmeyiniz,  içeri buyurunuz” sözleriyle daveti tekrarlayınca,  içeri girdi.  Yanıma çağırıp,  mikrofonu kendisine uzatıp dedim ki, “ Hakarete tevessül etmeden her şeyi söyleyebilirsiniz.  Demokrasi bu ve biz bunu savunmak için 1946’da yola çıktık”

Kalabalık karşısında konuşmak sanıldığı kadar kolay değildir.  Genç öğretmen de belki eline ilk defa mikrofon alıyordu.  Bir şeyler  geveledi. Söyledikleri,  o zamanın solcuları ile  CHP’li gençlerin dillerinden düşürmedikleri Çetin Altan makaleleriyle  meclis konuşmalarından aklında kalanlardandı.   Zar zor konuşmasını tamamladı. Yanıma oturttum. Bir çay ikram ettikten sonra,  mikrofonu aldım ve sanki yalnız O’nunla konuyormuş gibi başladım konuşmaya.

“Sadece Çetin Altan’ın makalelerinden yola çıkılarak solcu olunmaz.  Sosyalizm de , komünizm de bu kadar kolay anlaşılmaz. Bu kadar sathi bilgiyle de muhalif olunmaz.  Bunun için bırak Çetin Altan’ı, okuduysan seninle Kapital’i konuşalım,  Marks’ın,  Engels’in doğrularını da yanlışlarını da tartışalım, sen sadece Çetin Altan’ı okuyarak solcu olduysan, ben bunları okuyarak. insanları nasıl yaşatacaklarını anlayarak,  solun karşısında yer aldım” diyerek,  o geceki konuşmamı tamamladım.

Bu olay,  sadece Orhangazi merkezinden getirilip kahveyi dolduranların değil,  kahveyi girmeyip konuşmaları dışarıdan takip edenlerin de hoşuna gitmişti.  Her iki grup da,  Tozkoparan’ın sarsılmaz hâkimiyetini temsil eden Mustafa Ayhan’a yaptığım müdahaleden ve benim demokratik davranışımdan memnun olmuştu. O akşam Çakırcalılar köyünde yaptığım konuşma,  Orhangazi’de dilden dile dolaşmış, AP’liler arasında kulaktan kulağa nakledilmişti.

Çakırcalılar köyünde, bu konuşmam sayesinde 1946’dan beri ilk defa 1969’da seçim kazanacaktık.”

“Demokrasi Yolunda Karınca misali Cilt 2-Bursa Günleri-Ertuğrul Mat “