Güzel şehrimiz 'Yeşil Bursa' yavaş yavaş betonarme Bursa’ya doğru ilerliyor.

Gerek sanayileşmenin etkisi gerekse kentsel dönüşüm olsun bütün etken sebepleri değerlendirdiğimizde ‘Yeşil Bursa’mızın o muazzam atmosferine gölge düşmeye başlıyor.

Ülkemizin temel problemi olan şehir planlanması sorunu her ilimizde yaşandığı gibi Bursa’nın da temel sorunu haline geldi. Gerek çarpık kentleşme gerek bilinçsizce imara açılan yerler vb. durumlar neticesinde şehrimiz yavaş yavaş betonarme olmaya başladı. Hepsini geçtim tüm büyükşehirlerde yabancıların yani kendini Batı diye tabir eden sözde medeni ülkelerin, ülkemiz insanına empoze ettiği ve kültürel değerlerini yok ettiği bir AVM kültürü ile karşı karşıyayız.

AVM sektörünün yaygınlaşması ile Batılı ülkelere olan özentiliğimiz arttı. İtalyan, Amerikan ve İngiliz kökenli yemek üzerine olan kültürel asimilasyon yani kültürel yok etme silahları aktif bir şekilde AVM ve benzeri yerlerde faaliyet göstermekte. Önce gırtlağımıza sarıldılar. Çünkü Türk milleti yemeye içmeye ve giyinmeye özen gösteren bir millettir. Yeme içme yozlaştı giyinme kültürü ise tamamen yabancı markaların himayesi altına girdi.

Yaşam şartlarımız tamamen 'rant’a odaklı firmaların ve bu firmalardan çıkarı olan siyasilerin istekleri doğrultusunda değişti. Peki, ne oldu? Çok basit kültürümüz, dilimiz, kılığımız kıyafetimiz, yaşam tarzımız komple değişti.

Herkes bu değişime teknoloji çağında yaşadığımız bahanesini uydurarak kendini bastırdı.

Allah korusun dinimiz de yozlaşacak diye korkuyorum ama dinin sahibi Allah buna izin vermeyecektir. Gerçi dini kendine alet etmeyen siyasetçi de kalmadı ya neyse. Yaşadığımız çevrede maddi ve manevi olarak değişime maruz kaldı. Ben o değişime Batılılaşma yani kültürel yozlaşma ya da kendi kültürünü unutup başkasının kültürünü sahiplenme olarak adlandırıyorum.

Bugün milliyetçiyim, muhafazakârım diye ortalıkta dolaşanlarda hiç gördünüz mü yerli kullandıkları bir şeyler var mı?

Ya da kendinize sorun yerli malı destekledik mi? kendi özümüz nedir? Hiç merak ettiniz mi?

Haliyle etmediniz. Ya da işinize gelmedi. Zaten sizlerin merak edip sorgulamaması birilerinin ekmeğine tereyağı sürüyor. Binalarda dairelere sıkışan vatandaşlar temiz havadan da yoksun kalıp, aşırı yoğun çalışma saatlerine maruz kalıyor.

Aldığı üç kuruş maaşla geçinmeye çalışan halkın ömrü 65-70 yıl. Zaten 65 yaşında emekli oluyorsunuz. Geriye kalan süreyi siz düşünün. Bunlar Türkiye’de ki yaşam ortalamasıdır. Önceden eski toprak diye tabir ettiğimiz insanlar neden 90 ile 100 yıl arasında sapasağlam bir hayat sürüyordu.

Çünkü onlar ne rantsal dönüşüme maruz kalıp küçük dairelere sıkıştılar nede ömürlerinin yarısını ev kredisi ödemekle geçirdiler, onlar gerçekten hayatı en doğal ve temiz yaşayan nesildi de o yüzden. Teknoloji insan hayatını kolaylaştırdı tamam eyvallah. Ama Android gençlerin de beynini körelttiği bir gerçek. Size mağara devrinde yaşayın demiyorum ihtiyacınız kadar kullanın diyorum. Ya da AVM’lerde hamburger yiyeceğinize gidin kendi esnafınızdan yemek yiyin. Masonların siyonistlerin uşağı olmayın. Gerçi İstanbul’da ki Mason Loncası binasına göz göre sesini çıkarmayan bir millet zaten uyuyor demektir. İşte bende dürtüyorum kalk uyan. Özüne dön kültürüne sahip çık.