Ermeni Sorunu, Emperyalist güçlerin Türkiye ve Türkler aleyhine giriştikleri yıkım savaşının bir algılamasıdır. Sözde batılı ülkeler, Balkanlar’daki Hıristiyan halklar ile Anadolu’daki Ermenileri kendi çıkarları doğrultusunda hep kullanmışlardır.

1904 yılında Ermeniler, Türklerle beraber yaşayamayacaklarını anlayarak faaliyetlerini gittikçe arttırdılar. Azerbaycan Türklerini her yerde sıkıştırarak, onları yıldırmaya çalışırlar. Mahallî hükümet ise, küçük suçlarla ilgilenmekte ve önlem alıp engellemekten uzaktı. Mahalli idarenin bu tutumu, birbiriyle dostluk ilişkilerini kesmiş iki milletin karşı karşıya getirilmek istendiği anlaşılmaktadır. Ermenilerin bir kısmı, bu gelişmeleri desteklememekle birlikte, “güçlü ve etkili” çatışmaların bugün başlamasının, yarın başlamasından daha iyi olacağı görüşünü benimsiyorlardı.

2 Şubat 1905’te Kuba’nın Sabuncu köyünden Ağarıza Babayev adında Türk, Kuba Meydanı’nda faytonla giderken, Ermeni komitecileri tarafından öldürüldü.  Bu haber, Babayev’in akraba ve kardeşlerine, dostlarına ve tanıdıklarına, dolayısıyla da Bakü’ye çok yakın olan Balahana-Sabuncu sanayi merkezine süratle yayıldı. Babayev’in öldürülmesinden kısa bir süre sonra küçük gruplar halinde caddelere çıkan Azerbaycan Türklerine, Ermeni evlerinden ateş açıldı. Silahsız Türkler de dağılarak, silahlanmaya çalıştılar. Artık ok yaydan çıkmış, olayların önünü alabilmek mümkün değildi. Kan akıyor, pek çok da masum kurban veriliyordu.

Mehmed Seid Ordubadi ise, “Kanlı İller” adlı eserinde Şubat olaylarını şöyle anlatmaktadır:

Bakü Mihail Hastahanesi’nin verdiği bilgiye göre, 6 Şubat’ta 18 kişi ölmüş, 33 kişi de yaralanmıştı. Bunların arasında 6 Rus, 34 Azerbaycan Türkü, 6 Ermeni ve 5 kişi de başka milletlerdendi. 7 Şubat’ta ölen ve yaralananların sayısı 100’e ulaştı. 7 Şubat’ta Kazaklardan 20 kişi, 10’ar kişilik guruplar halinde Şamahinski ve Bazar’da bulunuyordu. Saat 24:00’de şehrin durumu kötüleşti. Gönüllü Azerbaycan Türkleri büyük bir cesaretle düzenli birliklere karşı savaştılar. Türkler ise Ermenileri yeri geldikçe himaye edip koruyorlardı. Bu sırada hükümet her yere 10 kişiden ibaret bir bölük asker gönderdi, fakat bu umulan neticeyi sağlamadı.

“Kanlı İller” adlı esirinde, olaylar sırasında kadınların da aynı coğrafyada birlikte yaşadıkları Ermenileri koruduklarını anlatarak, “3 Türk kadını 50 Ermeni’yi 4 gün boyunca saklayarak, doyurduklarından” bahseden Mehmed Seid Ordubadi, şunları kaydetmiştir:

“Krasnovodsk ve Surahanski caddelerinde, kilisenin yanında ve Bolşaya Morskaya caddesinde çatışmalar bütün şiddetiyle devam ettiği sırada, Azerbaycan Türkleri birçok Ermeni’yi korudu. 195 numaralı evde Akim İsayeviç’in kendisi ve ailesi korunarak ölümden ve talanlardan kurtuldu. Onları koruyan Ağakişi Aliyev ve Aliyev’in kardeşi Hüseyin Kulu Kerbelayı Abdula oğlu idi. Bu konuda Ermeniler memnuniyetlerini imzalarıyla göstermişlerdi: Mikayıl Artyomyans, Babacanov Sarkis Mihayeviç Ovenesov gibileri,  çatışmaların yoğun olarak yaşandığı yerlerden biri olan Malakan bağının (bahçe) çevresi idi. Ağadadaş Veliyev’in evinde birçok Ermeni saklanmaktaydı. Bunlardan biri de Arşak Durniyans adında bir Ermeni idi. Arşak Durniyans lisede okuyan iki çocuğu ile birlikte burada kalıyordu. Aynı Ermeni ailesi, komşuları Hüseyinkulu Mahmudov ve Meşedi Henife Caferov tarafından da koruma altına alınmıştı.  Burada kaydedilecek bir durum şudur ki, aynı mahallede kocasız, sahipsiz Müslüman kadınları çatışan gurupların karşısına çıkıp komşu Ermenilerin mal-mülk ve canlarını korumuşlardır. 6 Şubat’tan itibaren Arşak Durniyans’tan başka Stephan Avedisov, Arzumanovlar vb. korundular. Amcasının oğlu olan Ağarıza Babayev’in Ermeniler tarafından öldürülmesine rağmen bir Türk ailesi, Davud Ohenesov’un bütün ailesini ve başka Ermenileri saklayarak ölümden kurtardı.

8 Şubat’ta Mirza Aramyants’ın mağazasının malları yağmacılardan alınıp, arabalarla polis merkezine koruma amacıyla götürüldü. Saat 22:00’ye doğru Surahanski, Voronsovski caddelerinden Aslanov’un evine gelip üç-dört evi yakıp talan etmek isteyenler engellendi. Bu caddelerin köşesinde ve bulvarlarda yağmalar bütün şiddetiyle devam etti.

9 Şubat’ta öldürme ve yağmaların sayısı arttı. Ermeniler artık zengin Ermenilerin evlerinde toplanarak pencerelerden ve damlardan ateş açmaya başladılar. Bakü petrollerinden milyonlar kazanmış olan Mantaşev Mirzabekyan, Ter-Gukasov, Melikyants, Şahbazyan gibi meşhur zengin Ermeniler faaliyetlerini el altından yönlendirmekteydiler. 6 Şubat’ta başlayan Bakü olayları 10 Şubat’a kadar aralıksız devam etti. Balahani’deki petrol rafinerilerinde de karışıklıklar meydana geldi.

Taşnaklar, Türkleri öldürmek, mallarını yağmalamak, evlerini, iş yerlerini yakmak üzere ortaya çıkmışlardı. Komitacı Nikol askeri eğitim almış Tuman adlı bölüğü ile Bakü’ye gelmiş ve Türk mahallelerine saldırarak, pek çok evin yakılıp yıkılmasına ve çok sayıda Türkün ölümüne sebep oldu. Ermenileri sakinleştirmek amacıyla harekete geçen Bakü Valisi Nakaşidze’yi ölüme mahkûm etmiş, bunu gerçekleştirmek üzere de “Dro” olarak bilinen Drastamat Kanayan adlı bir çete reisi tarafından 15 Mayıs 1905’te atılan bir bomba ile öldürülürken aynı gün General Alihanov da öldürüldü.

Güney Kafkasya’da Ermeni ve Azerbaycan Türkleri arasındaki ilişkilerin esası, A. Griboyedov’un, Knez Argutyan’ın, General Lazarev’in, General Ter-Gukasov’un yardımlarıyla Ermenilerin geçici olarak Bakü’de, Karabağ’da, Şamahı’da, Nahçıvan’da, Gence’de vb. yerlerde yerleştirilmeye başladığı zamanda atıldı. Azerbaycan Rusya’nın hâkimiyeti altına girdikten sonra Ermeniler, Çar idaresi ile yerli Türkler arasında bir çeşit aracı durumuna gelip, itibar kazanarak devlet hizmetine alındılar. Çarlık Rus idaresinin temsilcileri genelde Azerbaycan Türklerine güvenmemekte onlara düşman olarak görüyorlardı. Türk halkını Rus ordularıyla savaşan; dil, din, gelenek ve görenekçe yabancı, asimilasyona mukavemet gösteren, kendi bağımsızlığını silahla korumaya hazır bir halk olarak görmekteydi. Bu durum,  Ermeniler tarafından tahrik edilerek, idarecilerin Türk halkını küçük görmesine, komite başkanlarının Azerbaycan Türklerine karşı nefreti sonucunda kanlı olayların meydana gelmesine sebep oldu.

Ermenilerin Güney Kafkasya’da başlattıkları terör, bütün Rusya’da huzursuzluk yarattı. Halk, sürekli St. Petersburg’a giderek Ermeniler hakkındaki şikâyetlerde bulunuyorlardı. Çar, anlaşmazlıkların giderilmesi için Kafkasya’da genel bir sıkıyönetim ilân etti ve bütün bakanlıkların katılmasıyla Temyiz Mahkemesi Reisi Senatör Kuzminski’nin başkanlığı altında 60 kişilik bir heyeti,  6-10 Şubat Bakü olayları için 2 Mart 1905’de Bakü’ye gönderdi. Kuzminski başkanlığındaki bu heyetin üç ay süren tahkikat çalışmaları sonucu hazırlan iki ciltlik raporu Çar Nikola’ya gönderdi. Raporda ayrıca, Osmanlı sınırından geçerek gelecek olan Ermeni çetelerinin yakalanması için gerekli tedbirlerin alınması da tavsiye edilmekteydi.

Azerbaycan Türkleri, dinleri ile ilgili olarak hükümette haklarında oluşan menfi fikrin değiştirilmesini, imparatorlukta yaşayan diğer milletler gibi Müslümanlara da siyasî haklar tanınmasını istiyorlardı. Bakü’de Türkler her zamana egemen halktı. Ermeniler ise Bakü’ye petrol sanayisinin kurulmaya başladığı zaman yani takriben 1870’li yılların başında nüfuz etmeye başlamışlardı. Ancak 1890’ın sonlarından 1900 yılının başlarına kadar Bakü Devlet Bankası’nda Ermeniler çoğunluğu ele geçirdiler. Mantaşev, Lalayan, Adamyan, Ter-Gukasov, Aramyants vb. gibi belli başlı Ermeni zenginleri ortaya çıkmaya başladı. Bunlar Nobel ve Rothschild gibi uluslararası kapitalle yarışacak hale geldiler. Petrolden kazandıkları ile büyüyen bu Ermeni zenginler paralarını millî Ermeni partilerini (Hınçak, Taşnaksutyun vb.) maddî olarak desteklemek için kullandılar. Bu tarz bir gelişme Gürcistan’da da yaşandı ve Mantaşev ve Arakelov gibi Ermeni zenginler, Gürcü topraklarını ve hatta kiliselerini satın alarak bu topraklara Osmanlı Devleti’nden göç eden Ermenileri yerleştirdiler.

1905-1906 olaylarından sonra Erivan ve Elizavetpol (Gence) eyaletlerinde 200’den fazla Azerbaycan Türküne ait yerleşim birimi yok edildi, nüfus ise öldürülmek suretiyle kıyıma tâbi tutuldu. Sayısal veriler, 1905-1906 yılları sırasında Erivan bölgesinde mevcut olan 1.301 köyün 959’unda, Zengezur kazasında da 406 köyün 314’ünde Türklerin yaşadığını göstermektedir. O dönemde Erivan Eyaleti ve Zengezur’daki 1.273 Türk köyünden bugün, Nahçıvan kazasının dışında Azerbaycan Türkü kalmadı.

 

I.DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA ERMENİLER

I.Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılına geçen dönemde artarak devam eden bu olaylarMüslümanlarla Ermeniler arasındaki güven ortamını büyük oranda tahrip etti. Savaşınbaşlamasıyla Ermeniler, Rusya’da oluşturdukları gönüllü taburlarla Osmanlı ordusuna karşı savaşmaya başladılar. Ayrıca Anadolu’da kurdukları çetelerle ordunun cephe gerisini zayıf düşürmeye başladılar.

1915 Şubat’ında Van, Muş ve Bitlis vilayetlerinde Müslüman ahalinin katledilmesi ile başlayan olaylar üzerineİttihat ve TerakkiHükümeti, Ermeni tehlikesine karşı önlemler almak üzereharekete geçti.24 Nisan 1915’te İstanbul’da ihtilalcı faaliyetlere öncülük ettikleri bilinen, 2.345 Ermeni tutuklandı. İşte Ermenilerin her yıl ‘soykırım günü’ olarak çeşitli etkinlikler düzenlediği tarih bu tutuklama gününün yıl dönümüdür. Ermenilerin tehcirine ilişkin kanun ise 27 Mayıs 1915’te kabul edilerek 1 Haziran 1915 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Osmanlı Devleti, ölüm kalım savaşı verdiği bir dönemde cephelerin güvenliği ve asayişin sağlanması adına böyle bir karar almak zorunda kalmıştır.

20.yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’da, özellikle de şimdi adına Ermenistan denilen ülkenin topraklarında, Azerbaycan Türklerine karşı yapılan katliamların senaryosu, Ermenilerin 19. yüzyılın sonlarında Doğu Anadolu’da yaptıklarının katliamların bir benzeriydi. Onlar daha önce bunu Anadolu’da uygulamalarıyla tecrübe etmişlerdi.

GÜNEY KAFKASYA’DA SOVYET DÖNEMİ

19. yüzyılın sonunu ve 20. yüzyılın tamamını Çarlık ve Sovyetler Birliği yönetimi altında geçiren Azerbaycan Türkleri sürekli olarak “Yaşadıkları topraklardan çıkartılma, kendi toprakları üzerinde kurulmuş Ermeni Devleti lehine, toprak kaybı ve özellikle Ermenilerin etnik temizleme uygulamalarıyla yüz yüze kalmışlardı.” Bu dönemde yaklaşık 2 milyon Azerbaycan Türkü, Rus ve Ermeni katliama uğrayarak, yurtlarını terk etmek zorunda kalmıştı.

Bu sırada Çarlık Rus idaresinin 1917 Ekim devrimi sonucu devrilmesi sonucu ülke genelinde teşkilatlanan Lenin liderliğindeki “Bolşevikler” ile Mortav liderliğindeki “Menşevikler”, Kafkasya’da özellikle Bakü’de faaliyetlerini hızlandırmış, Ermeni Taşnaksutyun Partisi liderleri ile işbirliği içerisine girmişlerdi.  Rus Bolşevik devrimi, Kafkasya’da siyasi durumu kökünden değiştirmişti.  Bolşevikler, “barış bildirisi” ve “Rusya Halklarının Hukuk Beyannamesi” yayınlanmasından sonra Azerbaycan’a karşı tutumu değişmişti. Özellikle Bakü’nün petrol sanayi merkezi olması nedeniyle Bolşevikler her hangi bir yolla Azerbaycan’ı ele geçirmek ve kontrol altında tutmak istiyordu.

Osmanlı Devleti topraklarından kaçan Ermeniler, Rus ve İngilizlerin yardımlarıyla ile günümüzdeki Ermenistan Batı Azerbaycan topraklarına (Ermenistan) yerleşerek, Azerbaycan Türklerine karşı katliamlara girişmişlerdi. 

1905 yılı kargaşa ortamında Rusları da yanlarına alan Taşnak Komitesinin, katliam ve tehdidine karşı, Azerbaycan Türkleri de aynı yılın Sonbahar’ında Gence’de DİFAİ (savunma) adıyla bir teşkilat kurmuşlardı. Ahmet Ağaoğlu'nun da kurucular arasında bulunduğu bu teşkilat, bir taraftan Türklere yönelik Ermeni katliamlarından Bolşevik Rus idarecilerini sorumlu tutmuşlardı.  

Ermeni-Türk çatışmalarının ilki Bakü’de yaşandı. 1905 Şubat’ı başlarında bir Türk’ün hapishaneye götürülürken Rus alayında görevli bir Ermeni tarafından öldürülmesi ile başlayan çatışmalar, 4 gün sürdü.  Taşnak lideri Nikol Tuman Balayan tarafından yönetilen Ermeniler, Rus ordusunda görevli Ermeni askerlerin depolardan sağladıkları silah ve cephaneyle giriştikleri çatışmalar sırasında Bakü valisi başta olmak üzere, birçok devlet görevlisi ile çok sayıda Türk öldürüldü. 20-21 Şubat’ta Erivan’da, Mayıs’ta Nahçıvan’da tekrarlan atışmaların en kanlısı 15–18 Kasım’da günleri arasında Gence’de, 21 Kasım’da Tiflis'te yaşandı. Daha sonra da Karabağ ve Şuşa’da devam eden çatışmalar sırasında 158 Türk-Müslüman köyü Ermeniler tarafından basılıp yağmalanarak, yakılıp yıkıldı. Çatışmalarda çoğunluğu Türk- Müslümanlar olmak üzere 3100 ile 10 bin arasında insan hayatını kaybetti. (YARIN: 11. GÜNEY KAFKASYA’DA TÜRK KATLİAMLARI)