Altıparmak Caddesi’nin hemen alt tarafında bulunan Bursalı Tahir Caddesi ‘üzerinde bulunan ‘boş’ ev her gün biraz daha tehlikeli hale geliyor. Çift cepheli olan evin bir yönü 3. Yurt Sokağa bakarken diğer yönü Bursalı Tahir Caddesi’ne baktığından,  iki yerleşim yeri de aynı tehlikeyi bir anda yaşıyor. 

Uzun zamandır boş duran ev, tüm uyarılarımıza rağmen, sahipleri tarafından ne satılıyor, ne yıkılıyor ne de kiraya veriliyor. Böylece ev, kötü amaçlı insanlara ev sahipliği yapıyor.  Sokak sakinleri olarak, özellikle geceleri baliciler ve  sarhoşlar  tarafından kullanılan evde, ateş yakıldığını ve alkol tüketildiğine şahit oluyoruz.

TÜM SOKAK YANABİLİR

Özetle; Mahallemize ve sokağımıza ait olmayan, akli selim olmayan insanlar yüzünden, her hangi bir saldırıya uğramamak için sokağa dahi çıkmaya korkar olduk! Her ne kadar belediyeyi aramış ve durumuzla ilgili bilgi vermiş,  sözlü ve yazılı olarak sorunumuzu belirtmiş olsak dahi, bu duruma bir türlü çözüm bulamadık.  

KİLİT ÇÖZÜM DEĞİL

İhbarlarımızın üzerine belediye geliyor ve kapılara kilit vurup gidiyor. Teşekkür ederiz.  Ancak önemle belirtmek isteriz ki kilit eve girmek için kötü zihniyetli insanlara engel olamıyor! Her gece gördüğümüz manzaradan açıkçası bir gün tüm sokağın yanacağından korkmaya başladık. Osmangazi Belediye’mizden, bir an evvel, bu ‘korku eviyle’ ilgili gerekli işlemleri başlatmasını ve sorunumuzu gidermesini önemle rica ediyoruz.  

Saygılarımla

Zekayi TayyukBU GÖRÜNTÜLER ZEYNİLER YOLUNDAN

Hani temizlik imandandı!

Demem o ki; Ormanın arasından geçen Zeyniler Köyü yolunda yürürken, ağaç kokusuyla ve oksijenle ciğerlerinizi doldurmanız, güzelim orman örtüsüyle, kuş cıvıltılarıyla huzur bulmanız gerekirken, kısacık sürede öfkeye kapılıyor, isyan derecesine gelebiliyorsunuz.

Neden mi?

Çünkü Zeyniler yolunun her yanı orman örtüsüyle değil, kendini bilmez kişiler tarafından çöple doldurulmuş vaziyette! Belli ki gerek piknik, gerekse geceleri oralara içmeye gidenler (aslında içmeyi bilmeyenler demek daha doğru olur) yemiş içmiş, iyiden iyiye doğayı kirletmiş ve çöpünü öylece yeşil örtünün üstüne bırakıp geri dönmüş!..  
Bununla da yetinmemiş;
Köyün en tepesindeki paraşüt atlama pistinin etrafını tam bir mezbeleliğe çevirmiş.

Biz nasıl bir toplum olduk!?

Neden ve nasıl bu duruma geldik?..

Sanırım bu soruların hiçbirinin artık bir önemi yok. Mühim olan henüz çok geç olmadan, herkesin istisnasız kendini sorgulaması.
Sorgulamakla da kalmayıp en ufak bir yanlışı dahi varsa onun bilincine varıp bir daha tekrarlamaması. Doğayı kirletmek yerine sahip çıkması. Yoksa doğa bizi affetmez! Benden söylemesi.
BU KADAR MI ZOR?
Bağışlayın ancak anlayamıyorum bir türlü;

Nasıl olur da bir insan kendi çöpünü alıp toplamaz ve bu çöpü bunun için ayrılmış yerlere atmaz!

Bunu yapmak bu kadar mı zor!? 

Sözüm ona; belli ki bunu yapmakta zorlanmış kişilere; Lütfen doğaya evinize gösterdiğiniz özeni gösterin. Kendi çöpünüzü kendiniz toplayın. Çünkü bu görev başta bize, sonra görevlilere düşüyor…

Kaldı ki onlar zaten işini yapıyor.

Örneğin; Zeyniler dönüşü Yıldırım Belediyesi temizlik işçilerine rastladık. Biraz sohbet ettikten sonra üzüntüyle öğrendik ki aslında yol kenarına konulan çöp kutuları da yok edilmiş! Dolayısıyla işçiler her hafta kirletilen yol kenarını temizlemeye gelmiş.
El insaf!
Madem geliyor yiyor içiyorsun, güzelim doğanın keyfini çıkarıyorsun, ya çöpünü de topla git, ya da en yakın çöp kutusuna at.

Çünkü; Bu görüntüler benim içimi acıtıyor ve eminim insan olan herkesin de içini acıtır!

O yüzden bir kez daha soruyorum: Ey Ahali; Biz nasıl bir toplumuz veya nasıl bir toplum olduk!? Doğayı kirletmek yerine neden sahip çıkmıyoruz.

En azından ben öyle yaptım. Yanımda bulduğum birkaç poşete ‘başkasının bıraktığı çöpleri’ topladım. Ve gördüklerimden sonra da ormana çıkarken büyük poşetlerle çıkmaya karar verdim. Bunu yapmakla hiçbir şey kaybetmezsiniz. Emin olun incinmezsiniz de… Bir deneyin lütfen. Tavsiyemdir.

NE BIRAKTIĞININ FARKINDASIN DEĞİL Mİ?

Son olarak bir iki kelam da çiftçi kardeşlerime olacak;

Ey çiftçi kardeşim, doğaya ne bıraktığının farkındasın değil mi? Neden bu damlama plastiklerini toplayıp çöpe atmıyorsun da orada öylece bırakıyorsun? Bunu kullanıp alacağın ürünü alınca her şey bitiyor mu, geçimini sağladığın ürününü yediğin toprak anaya saygın bu mu?

Saygılarımla

Tayfun BURSALI

 

Otobüste klima açmak zorunlu

“Sevgili vatandaşlar;

Klima açmayan otobüslerin plakalarını alarak anlık bulunduğu yer ile Özel Halk Otobüsleri Bürosu’na 0224 248 95 09 nolu telefondan şikayet edebilirsiniz. Klimasız yolculuk 1 Haziran 2017 yılı itibariyle belediye tarafından yasaklanmıştır. Hatta Halk Otobüsçüleri Derneği “153 zabıtayı arayarak ekstra ceza kestirin. Biz bunlarla uğraşamıyoruz” diyerek telefonda bizzat sahsıma söyledi. Şu anki otobüslerin dizaynı daha çok klimaya yönelik olduğu için camlardan hava gelmiyor. Buna rağmen bir çok otobüste klimalar açılmıyor ve şoförler klimaları, yakıt maliyetinin artmasından dolayı açmadıklarını itiraf ediyor. Bilginize.

Saygılarımla

Mert M.

Yorum sizin!

 Bu görüntüler Hamitler Mahallesi’nin Bademli Sokağı’ndan. Fazla söze gerek duymadan çektiğim fotoğrafları yetkililerin dikkatine sunuyorum ve yorumu özgür bırakıyorum. Asfaltın ve konteynerlerimizin durumu apaçık ortada. 2018 yılındayız ve durumumuz ortada. Bu yüzden ben sadece ‘Yol medeniyet’tir ve ‘Temizlik imandan gelir’ hatırlatmasını yapıyorum ve gerisini ilgili büyüklere ve vicdanlara bırakıyorum.

Hamdi Eren Çile devam ediyor

Ne yazık ki Bursalının trafikteki çilesi devam ediyor. Hatta her gün biraz daha artıyor. Arap saçına dönen ve artık hiçbir şekilde İstanbul’u aratmayan şehrimizde, otobüslerde kalabalıktan, özellikle de yaz aylarında halk nefes dahi almakta zorlanıyor! Çünkü; yaptığımız onca çağrıya rağmen ne otobüs sayısı artırılıyor, ne de yasa girmiş olmasına rağmen birçoğunda halen klimalar çalışmıyor.

PARAMIZLA REZİL OLUYORUZ!

Kısacası ulaşımda paramızla ‘rezil’ olmaya devam ettiğimiz yetmezmiş gibi, bir de (belediyeye veya özel halk otobüslerinde fark etmeksizin), şoförler tarafından yolcular sıkça azarlanıyor. Hele hele yaşlılar bu durumdan büyükçe nasipleniyor. Tıpkı 24 Haziran Pazar günü gözümün önünde olduğu gibi… Ve eminim yüzlerce insan, bu tür olaylara aynen benim gibi bir çok kez şahit oluyor.

Lütfen artık! Birileri bu duruma bir “DUR” desin...

Seçil GÜVEN