Kendi hayatının iplerini bir başkasının hayatının ucuna iliştiren insanlara karşı her zaman tepkili oldum.

Kendi mutluluğunu bir başkasına bağlı kılmakta en az sigara-alkol bağımlılığı kadar tehlikelidir.

Avuçlarında bir ipin iki ayrı ucunu tutan iki insan düşünelim.

Bir taraf ipi fazlasıyla kendisine doğru çekerse ip gerilir, diğer taraftan ipi tutan kişinin eline zarar verir, bir zaman sonra ipi kendisine doğru çeken kişi de yorulur. Birisine bağımlı olmak da tam olarak böyledir. O ipi kendinize doğru güçlü bir şekilde çekerseniz, karşı taraf daha fazla dayanamayıp ipi de sizi de bırakmak isteyebilir. Bırakamıyorsa da hem kendinizi hem de karşı tarafı fazlasıyla yıpratmış olursunuz.

Asıl işleyeceğim konu kişinin kendini sevmesi olsa da öncelikle kişilere bağımlı olmaktan bahsetmek istedim. Çünkü geçmişte yaşadığım ve insanlarda gözlemlediğim kadarıyla, insanlara bağımlı kişiler genelde kendisini sevemeyen kişiler olduğunu anladım.

İnsanın kendisini sevmesi güçtür. Hatta ben şimdiye kadar en büyük başarımın kendimi sevebilmek olduğunu düşünüyorum şu sıralar. Zordur elbette; çünkü çevremizdeki insanların genellikle “normal” anlarını görüyoruz.

Kimseyi kendimiz kadar iyi bilmiyoruz.

Tanımaktan bahsetmiyorum. Bilmek diyorum. Yalnızca kendimizin acılarını, korkularını, pişmanlıklarını, gelgitlerini, kararsızlıklarını, kalp kırıklarını, kırdığı kalpleri tam anlamıyla biliyoruz.

Kendimizin tüm başarısızlıklarını, zayıf ve hassas noktalarını bildiğimizden dolayı çevresine karşı her zaman sevgi saçan bir insanın kendisini o sevgiden mahrum bırakıyor olmasını anlayabiliyorum.

Kendinizi sevemiyorsanız ve bu söylediklerimde kendinizi bulduysanız, gözden kaçırdığınız bir nokta var demektir.

Kişinin kendisini sevmemesi biraz da kendisine yaptığı bir haksızlıktır diye düşünüyorum.

Başkalarını düşünmekten sıra sana da gelmeli.

Kollarını aç, sarıl kendine.