“Zalimin tâlim ettiği yola minnet eylemem.”

Kötülük normalleşiyor, siz de farkında mısınız? İyilik artık övgüye tâbi. Kötüler her yerde, iyileri bulunca cennetteymiş gibi hissediyor insan. Ne zaman bu duruma geldik, bilmiyorum. Belki de yalnızlaşan ve git gide bireyselleşen insanlık bizi bencilliğe itti. Başladık sadece kendi kârımızı gözetmeye.

En inandığım sözlerden biri şu; etrafınızdaki beş kişinin ortalamasısınız. Doğruluğu su götürmez. İyiliği gören iyilikle mayalanıyor. Kötülüğü gören onu normalleştiriyor. Öyle ya, herkes yapıyorsa vardır bir bildikleri. Düşelim peşlerine. Naziler de böyle yapmıştı, katliamda. Kötülükte birleşmek daha kolay belki. Çünkü kötüler bencildir. Kendi faydasını gözetir yalnızca. Yani kısa vadede her zalim kârlı çıkar zulmünden. Peki ya sonra? Çanlar senin için çaldığında ne yapacaksın? Bir zulme göz yuman, daha da kötüsü ortak olan her kimse bilsin ki sıra ona da gelecek bir gün. Mazlumlara kaldırdığı o karanlık el onu da yakasından tutup atacak bir kenara. Kötülüğün esasında onu temsil edecek bir insana ihtiyacı yoktur. Hepimizin içinde yaşar durur. Ve en olmadık, umulmadık zamanda ortaya çıkıverir. Hâl böyle olunca da kötülük, kötüye sadık kalmaz. Yeni bir maşa bulmakta zorlanmaz. Doğrulttuğun silah bir gün sana döner mutlaka.

Peki ya iyilik? Ona ne demeli? Bir kimse eğer hakkını aldıysa birisinden, onu iyi belliyor. Ne çok alışmışız aldatılmaya, hakkımızın yenmesine. Birileri zaten olması gerekeni yapıyor ve biz minnettar kalıyoruz. Övüyoruz da övüyoruz. Belki mahsuru yok. Övelim bırakayım da. Ancak kafamızda kavram karmaşası yaratıyor bu durum. İyilik sandığımız şey değil arkadaşlarım. İyilik sandıklarımız, zaten olması gereken şeyler. İyiliği artı, kötülüğü eksi diye sınıflandırırsak olması gerekenler sıfırdır, nötrdür. Biz şu an sıfırları bile zor gördüğümüz için onlara çok fazla değer veriyoruz. Kimse düşünmüyor, bu zaten benim hakkım, ben insanım ve insana yakışan da budur, erdemli olmak zaten bunu gerektirir, diye.

İyilik ne mi? İyiler kim mi? İşte o kendisine hiçbir karşılık hatta bazen teşekkür bile beklemeden başkaları için çabalayandır. Sadece başka insanlar için değil, başka her şey için uğraşandır. İyiler kim mi sevgili dostlarım; iyi, Salda’da Mesut Hoca’dır, Elâzığ’da Türkân’dır, kimsesiz canlara el uzatan. İyi, Afrika’da su kuyuları açtıran Banu Doktor’dur. İyi, Türkân Hoca’dır; hem hastalıklara hem imkânsızlıklara çare olan. İyi, bir kuşun yuvasının üstüne şemsiye konduran amcadır. İyi, iki lokmasından birini paylaşandır.

İyiler, size torpil yapıp sizi iyi bir işe sokanlar değildir; iyiler, başkasını kandırmak pahasına da olsa sizi koruyanlar değildir. İyi, başkasının hakkını alıp size sunan değildir. İşin ucunda bir faydanızın olması bunu meşrulaştırmaz. Size yarar sağladı diye bu kimseler iyi olmaz. İşin daha da fenası siz de bu kötülüğe ortak olursunuz.

Ne de iyi demiş değil mi Nesimi, iyi dedi diye hem de derisi yüzülmüş. “Zalimin tâlim ettiği yola minnet eylemem.”

İyilerle, iyilerin yanında olmak hasreti ve ümidiyle…