27 Ocak 2023 tarihinde Azerbaycan'ın Tahran Büyükelçiliği'ne yönelik silahlı saldırı yapılmıştır. Bu saldırı hassas bir dengede devam eden Azerbaycan-İran ilişkilerinin sekteye uğramasına neden olmuştur.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, saldırıyı 'terör eylemi' olarak nitelendirirken, ülkesinin Tahran Büyükelçiliğine yapılan terör saldırısının bir an önce soruşturulmasını ve teröristlerin cezalandırılmasını isteyerek, "diplomatik misyonlara terör saldırısının kabul edilemez" olduğunu dile getirmiştir. Azerbaycan, her devletin 1961 Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi'nden kaynaklanan yükümlülükleri uyarınca ülkesindeki diplomatik unsurları koruması gerektiğini, bu tür saldırıların kabul edilemez olduğunu Dışişleri Bakanlığına çağrılan İran'ın Bakü Büyükelçisi Abbas Musevi'ye iletmiştir.

Azerbaycan ve İran siyasi, iktisadi, kültürel olarak birbirleriyle işbirliği içindedir. Petrol, doğalgaz, elektrik enerjisi, nakliye bu iş birliği alanlarından olup, bölge ülkeleri açısından da oldukça önem arz etmektedir. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında bağımsızlığı kazanan Azerbaycan’ın güneyinde yer alan İran da, yaklaşık 30 milyon civarında “İran Azerisi” yaşamaktadır. İki ülke arasında toplumsal, dilsel ve kültürel benzerliklerin yanı sıra din ve mezhep ortaklığı da bulunmaktadır. Ancak bu bağlar her zaman iki ülke arasında yakın ilişkiler kurmak için yeterli olamamaktadır. İran’ın kuzeyinde yoğunlaşan İran Azerilerinin nüfusu, İran için bir güvenlik kaygısı oluşturmaktadır.    

İran ve Azerbaycan arasında sorun oluşturan bir diğer neden ise dış politikada yakın ilişkiler kurdukları ülkelerdir. Azerbaycan, ABD ve İsrail’le iyi ilişkiler içerisindeyken, İran Ermenistan ile yakın ilişkilere sahiptir. Karabağ sorununda Azerbaycan’ın yanında yer almayan İran’ın, 2020 yılındaki 2. Karabağ Savaşında da Ermenistan’a askeri mühimmat ve erzak yardımı ilettiğine ilişkin yoğun iddialar bulunmaktadır. Bunun yanı sıra savaş sonrası dönemde İran’ın Azerbaycan’a yönelik açıklamalarda bulunması, Azerbaycan sınırına yakın bölgede yürütülen geniş çaplı askeri tatbikatlar yapması İran ve Azerbaycan ilişkilerinin gerilmesine neden olmaktadır.

2.Dağlık Karabağ Savaşı sonrasında Rusya’nın arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Bu Anlaşmanın 9. maddesinde Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile Azerbaycan arasında Zengezur Koridoru olarak adlandırılan ulaşım yollarının açılmasını öngören madde, İran için bir endişe yaratmaktadır. Zengezur Koridoru, Orta Asya ve Avrupa arasında Hazar ve Türkiye üzerinden geçecek bir güzergâh olup, hem bölgesel ticaret hacminin artmasını sağlamada hem de Azerbaycan’ın da jeo-stratejik önemini artırmada etkili olacaktır. İran, bu koridorun kendisine ekonomi ve güvenlik açısından riskler oluşturacağını düşünmektedir. Bu bakımdan İran, Zengezur koridoruna alternatif olarak gördüğü Kuzey-Güney Koridorunu faaliyete geçirmek için Ermenistan ile görüşmeler sürdürmektedir.

İran, Azerbaycan’ı kendi topraklarındaki ayrılıkçı duyguları körüklemekle suçlamakta ve düşman devlet olarak nitelediği İsrail ile yakın askeri ilişkiler kurarak Azerbaycan topraklarının İran'a karşı olası saldırıda kullanılabileceği kaygısını taşımaktadır. İsrail, Uluslararası Barış Araştırmaları Merkezinin (SIPRI) verilerine göre Azerbaycan’ın en önemli silah tedarikçisi olup, petrol ithalatının yüzde 40'ını Azerbaycan’dan karşılamaktadır. Ayrıca Ermenistan ile yaşanan Dağlık Karabağ sorununda da Azerbaycan’a diplomatik destek vermiştir. Azerbaycan’ın Kasım 2022 tarihinde İsrail’de ilk kez büyükelçilik açma kararı alması ve geçtiğimiz günlerde Muhtar Memedov’u ilk İsrail büyükelçisi olarak ataması, İran’ın endişesini körüklemiştir. Bu çerçevede İran’da Azerbaycan’ın Tahran büyükelçiliğine yapılan saldırı, İran tarafından İsrail ile yakın ilişkiler kuran Azerbaycan’a verilmiş bir tepki olarak nitelendirilebilir. Her iki tarafta aralarındaki sorunların bir çatışmamaya dönüşmemesi için bir yandan itidalli hareket etmeye çalışırken bir yandan da dış politikadaki manevralarını sürdürmeye devam etmektedirler. Buradan hareketle devletlerarası diyalogda tarihi ve kültürel geçmiş, ortak dini inanış her ne kadar önemli ve yadsınamaz bir gerçek olsa da günümüz reel politiğinin şartlarının dış politik hamleleri şekillendirmesi kaçınılmazdır.