Bir zamanlar Bursa’da ipek kozacılığı vardı. Zamanı gelince Koza Han’da kozalar sergilenir, bir nevi koza borsası kurulurdu.

İpek böceğinin macerasını bilir misiniz?

İpek böceği(tırtıl) kozasını ördükten sonra, kozayı parçalayıp dışarı çıkar. Koza parçalanınca ipek iplikleri ziyan olur. Bunun için ipek böceğinin (tırtılın) kozayı parçalamasına imkân vermeden, kozalar sıcak suya atılıp içindeki ipek böceği öldürülür.

Ben de Bursa günlerimi ipek böceklerinin hayatına benzetirim. Bursa'da teyzemlerle dayımlardan başka kimseyi tanımıyordum. Teyzemler Demokrat Partili, dayılarım Halk Partili..

Karar verdim: Bir dut yaprağındaki tırtıl gibi, tek başıma Bursa’da siyasi kozamı kendim örecektim. Önemli olan, politikanın kaynayan kazanında yanmadan, haşlanıp ölmeden ördüğüm kozadan çıkıp Bursa politikasında yer almaktı. 

Üstündeki ipek kumaşla sosyalist ağızla kumaş için kaç tırtılın dut yapraklarından süzülüp, kozasını ördükten sonra kaynar sularda, kaynayıp gittiğini bilmezler ki!.. başına siyasi kozasını örmeye çalışan genç bir avukatın Bursa Günleri kolay değildi.. Ve,“ Bursa’da zaman” sadece 'Eski bir cami avlusu'nda oturmak ve " Mermer  şadırvanda şakırdayan "  su sesini dinlemekle geçmeyecekti.

Parti içi kavgalar,  yakanıza yapışan savcılar,  sırtınızı yere yapıştırmaya çalışan yazarlar,  en mühimi de,  dost bildiklerinizin sırtınıza sapladığı kara saplı bıçaklar vardı bu zaman dilimi içinde. 

Yaralandık, ölmedik..

Yere düştük yenilmedik.

İhtilâller gördük, Meclis'in üzerinde Talat Aydemirin kalkışmasını bastırmak için 22 Şubat 1962' de uçan uçaklar gördük.

Türkiye'nin borcu 460 milyon dolarken, "Torunlarımızın torunları borçlu doğacak" diyen iktisat uzmanlarını dinledik.

Buna rağmen,

"Ben sana küskünüm" hayat demedik. Şimdi, bunun için, " kötü " diyeceğimi sanarak, " Nasıl görüyorsunuz bu günleri? " diye soranlara, " Daha kötülerini de gördük .." diye cevap veriyorum.

Kendim için değil, ama ülkem için umudumu hiç kaybetmiyorum.