Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir gün, Muâz b. Cebel’e, “Allah’ın kulları üzerindeki, kulların da Allah üzerindeki hakkı nedir, biliyor musun?” diye sordu. O da; “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedi. Bunun üzerine Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, onların Allah’a ibadet edip kulluk yapmaları ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine ortak koşmayanlara Allah’ın azâb etmemesidir.”( Buhârî, Tevhid, 1)

İnsanoğlu, Allah katında eşsiz bir yere ve değere sahiptir. Zira Allah insanı en güzel şekilde yaratmış, ona sayısız nimetler ihsan etmiş, yeryüzündeki her şeyi onun emrine vermiş ve onu yeryüzünün halifesi olarak şereflendirmiştir. Rabbimiz, böylesine değer verdiği insanın gayesiz yaratılmadığını ve başıboş bırakılmadığını şu ayeti kerimeyle bizlere hatırlatmaktadır: “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”( Müminun, 23/115)

Yüce Mevla’mız, “Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyât,51/56) buyurarak da yaratılış gayemizi haber vermiştir. O halde bu hayat yolculuğunda bize düşen, yaratılış gayesine uygun bir ömür geçirmek, Allah’a ibadet etmektir.

Yaratılış gayemiz olan “ibadet” in anlamı; Allah’a boyun eğmek, O’nun emir ve yasaklarına riayet etmektir. İbadet, Allah’a gönülden yönelmek, O’na götüren yolda ilerlemek ve O’nun razı olacağı işleri tercih etmektir. Kısacası ibadet, imanı güzel söz ve davranışlara dönüştürmektir.

İbadet, hayatın bütününü kuşatan bir kulluk göstergesidir. Bu itibarla ibadet, kişiye Allah katında değer ve sevap kazandıran her türlü güzel söz ve davranışı kapsamaktadır. Dolayısıyla ibadet için bir sınır yoktur. Yeter ki niyet Allah’ın rızasını kazanmak olsun.

Namaz, oruç, zekat, hac gibi görevleri yerine getirmek ibadet olduğu gibi anne-baba, aile fertleri, eş-dost, komşu ve akrabalara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek de ibadettir. Hasta, yaşlı, ihtiyaç sahibi ve engelli kimselere maddi ve manevi yardımda bulunmak ibadettir. Ruh, beden ve çevre temizliğine dikkat etmek ibadettir. Çocuklarımızı milli ve manevi değerlere bağlı olarak yetiştirmek ibadettir.

Aynı şekilde, insanlara güzel söz söylemek, güler yüz göstermek, selam vermek, kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirmek ibadettir. İş ve görevlerimizi en iyi şekilde yapmak, kazancımızı helal yollardan temin etmek ve helal yerlere harcamak, dinimizin kurallarına uygun olarak ticaretle uğraşmak ibadettir. Haram ve günahtan uzak durmak ve hatta insanlara zarar veren şeyleri yoldan kaldırmak bile bir ibadettir.

Yüce Rabbimiz, “yalnız kendisine ibadet etme görevine”  ne kadar bağlı kalacağımızı sınamak amacıyla( Mülk, 67/2) bizleri dünyaya göndermiştir.

Bizler, şu imtihan dünyasında yaratılış gayemize uygun bir hayat geçirdiğimiz takdirde dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşuruz. En önemlisi de Rabbimizin rızasına ermiş oluruz. Bir insan için en büyük mükafat Allah’ın rızasına ulaşmak değildir de nedir?   Hayatımızı, var oluş gayemize uygun olarak geçirmediğimiz takdirde ise, okyanusta rotasını kaybeden gemi misali dolaşıp durmaya, hatta fırtınaya yakalanıp batmaya mahkum olacağımızı unutmayalım. İşte bu şuur ile bizler en büyük sermayemiz olan ömrümüzü yaratılış gayemize uygun olarak geçirmeli, geçici arzu ve hevesler peşinde tüketmemeliyiz. Fani dünyanın bizi ebedi mutluluktan mahrum bırakmasına asla müsaade etmemeliyiz.

Rabbimizle baş başa kaldığımız gecelerde, önce gönüllerimizi sonra ellerimizi açıp, O’na layıkıyla kul olabilmeyi isteyelim ve şöyle dua edelim: “Allahım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana en güzel şekilde ibadet etmek için bana yardım eyle!”( EbûDâvûd, Vitir, 26)