Bu tür başlıkları normalde kurumlar reklam amaçlı yazarlar. Ancak ne yazık ki bu kez durum hiç de öyle değil.

Aksine can sıkıcı, hayat yıpratıcı ve saç baş yoldurtucu. Bu örnekler istediğiniz kadar uzar gider. Ben geleyim konuya;30 Aralık (Cumartesi günü) saat 18.00 sularında Heykel’deydim. Hava yağışlıydı ve yılbaşından bir gün önce olunca da ortalık ana baba günüydü… 

Halkın bir kısmı mağazaları istila etmiş, diğer kısmı muhtemelen evlerine yetişmek için duraklarda otobüs bekliyordu.

Bendeniz de Başaran Mahallesi’ne gidecektim ki 19/İ No’lu otobüsü beklemeye başladım. Ancak otobüs o kadar uzun zaman gelmedi ki bildiğiniz gitmekten vazgeçtim.

Şayet gitseydim muhtemelen eve gece yarısı dönerdim.  O yüzden de evime gitmek için bir diğer durağa geçtim ve bu kez B25 No’lu otobüsü beklemeye başladım.

Meslek deformasyonu deriz biz ona, ister istemez kulağım konuşulanlara gitti… Ve anladım ki normalde 20 dakikada geçen otobüs tam bir saattir gelmemiş. Haliyle de insanlar çıldırmıştı.

Ben şanslılardandım çünkü yeni gelmiştim ve 10 dakika sonra da otobüs geldi.

Hiç gelmeseydi daha iyiydi!..

Neyse bindik biz kardeş kardeş, yapış yapış otobüse (binmez olaydım) ve koyulduk yola…

Heykel Altıparmak mesafesini bilenler bilir, en fazla 5 dakika. Ancak trafiğin sıkışıklığından dolayı milim milim, santim santimilerlemeye çalışan otobüs bu mesafeyi tam 41 dakikada alabildi ve benim daha evime varabilmek için normalde 30 dakikam vardı.

Her durakta da yolcu alınca, zaten ağır giden otobüsteki insanlar bayılma noktasına geldi.

Nefes alınmayınca ve artık yer bir tek tavanda kalmış olunca yolcular arasında kavgalar başladı.

Bir amca da sağ olsun, güler misin ağlar mısın cinsinden bir yorum yapınca ortalık iyice toz duman oldu.

Belli ki şoförün avukatlığına soyunmuştu ki oturduğu yerden: “Ne şikayet ediyorsunuz kardeşim, hoşunuza gitmiyorsa verin 50 TL ve taksiyle gidin…” deyiverdi…

                            ***

Bu örnekler ne yazık ki bitmez tükenmez. Hemen hemen hergün “Vatandaş Hattı” adlı köşemde otobüs sıkıntıları ve trafik sorunları yer alıyor… Halk bıktı, ben bıktım, şoförler bıktı, yöneticiler de bıktı bu durumdan eminim.

Ancak ortalık toz duman ve trafik perişan.

Baktığınızda 'Büyükşehir'iz ve de her şeyi olan şehiriz.

Kara yolu, hava yolu, deniz yolu ne istersen var maşallah.

Metro, otobüs, tramvay, ipek böceği, Heli taksi, BUDO!.. Yetmedi nostaljik trenimiz var! Daha ne olsun…

Ancak tüm bunların yanı sıra kocaman bir düzensizlik, plansızlık ve projesizlik var. 

Yollar mahvedildi, kaldırımların bazıları yok edildi, şehir Berlin Duvarı misali ortadan ‘ÇATT’ diye bölündü. Ve daha neler neler…

Örneğin; Yeni yapılan Kent Meydanı önünden başlayıp, Çarşamba, Stadyum Caddesi,  Altıparmak ve Heykel’e kadar uzanan bölümde yeni yapılan İpek Böceği hattıyla birlikte 4 şerit gidiş,geliş olan yol,2 şerit gidiş geliş’e düşürülünce ve buna paralel olarak artan araç satışları eklenince, o bölgede her gün onlarca kaza ve saatlerce trafik çilesi baş gösteriyor.

Setbaşı tarafına çıkan yolda Valilik kararıyla kapatılan ara yolların ve ters şerit ihlallerinin de var olduğunu düşünürsek, buna birde Tophane ve Ulu Camii turistik ziyaretleri başlayınca trafik içinden çıkılmaz bir durum alıyor.

Buyurun beyler cenaze namazına…  

Yeni yapılan sitelerde bile daire ve park yerleri orantısız… En basiti bizim sitede 452 daire ve 150 park yeri var…

..Ve bugünlerde herkesin gözü yeni Büyükşehir Belediye Başkanımız Alinur Aktaş’ın üzerinde.

Ancak bu iş sihirli değneksiz olmaz.

Benden söylemesi. Nasıl olur o da büyüklerin işi…

Bana sorarsanız, durum öyle bir hal almış ki:

Yıkın Bursa’yı ve yeniden inşa edin… Ama planlı projeli...

İyi, mutlu hafta sonları!