1001 meziyetin de olsa, insanlar sana kötü yanlarından bakarlar.

İnsan eğer olgunlaşmak isterse önce kendisinde bulunan kusurları meydana çıkarmalı. Bunu yapmazsa eğer başkasında gördüğü bir kusurun bir benzeri kendisinde olduğu halde bunun farkına varamayıp kendisiyle övünmeye, kusur bulduğu kişiyle de alay etmeye başlar. İnsan nefsine olan düşkünlüğünden ötürü kendi nefsini temize çıkarmayı çalışır ve  diğer insanlar nazarında da kusursuz bir yapıya sahip olduğunu düşünür. Mevlana’nın öğütlediği gibi:

 

“Kendini noksan gören kişi olgunlaşmaya on atla koşar.

 Kendini olgun sanan ise Allaha bu zannı sebebiyle ulaşamaz.”

 

Herkesin kusurunu okur insan da kendisinin edindiği; kötü söz, uygunsuz hareket, kibir, haset, gıybet gibi doğuştan olmayan kusurları için kendini okumayı akıl etmez ve hep burnunun doğrusuna yani nefsini kabartan şeylerin peşinden gider.

 

Sende doğuştan bir kusur varsa ses etmeyesin, dahası bu kusurun başkasında olmayıp da sende var olmasından ötürü Allah'a şükredesin. "Allah'ım beni neden diğer insanlar gibi yetenekli, bütün uzuvları kusursuz yaratmadın?" demeyesin. Nasıl ki bir gül dikeniyle olup, gülün dikenini görmek yerine gülün güzelliğini görür insan işte o güzelliği dikenle birlikte bitiren Allah’ta, kullarını dikeni olan bir çiçekten, yaratılanlardan ibret almasını istiyor.

 

Sen dala budağa takılmayıp dikenler içinde dikenin bir gülü de olmalı deyip dikenin gülünü ara, güzel olanı ara.

 

Yeter ki sende olan kusur sonradan meydana çıkan bir kusur olmasın. Doğuştan gelen kusurlar kusur değil insanın bu dünyadaki imtihanına belli bir noktadan başlamış olması anlamına gelir. İnsanın sırf yaratılıştan gelen kusurlar yüzünden başkalarıyla alay etmesi alay eden kişinin Allah'ın kendisine verdiği büyük nimetlere karşı nankörlük etmesinden ileri gelir. Olgun insan  yerinmenin ve sevinmenin ötesindedir. Mü’min kişi yerinmez ve sevinmez, çünkü gerçekçidir. Ne kendisinde olan harikulade şeyler için övünür ne de yaratılıştan gelen kusurlardan dolayı Allah'a karşı "neden ben?" diye bir serzenişte isyanda bulunur.

 

“Allah sizin suretlerinize/şekillerinize bakarak sizi değerlendirmez, bilakis sizin kalplerinize bakar, iç dünyanızdaki güzelliğinize bakar, ona göre sizi değerlendirir.” (Müslim)

 

Olgun insan dünya hayatına ahiret penceresinden temaşa ettiğinde, kendisinde eksiklik ya da kusur diye gördüğü şeyler onu bu dünyada birçok tehlikeli şeyden koruyan ve bu dünya imtihanına da diğer insanlardan bir adım ötede başlamasına fırsat veren nimet olarak görür.

 

Güzel olan güzelliğinin emanetini taşıyamayıp kaybedenlerden olur.

Zengin olanın zenginliği kişiyi yoldan saptırıp cehenneme sürükler.

Zeki olanın kibri, övünmesi bütün iyiliklerini siler süpürür.

 

“Yürü bire yalan dünya!  Sana konan göçer bir gün.

 İnsan bir ekin misali, Seni eken biçer bir gün.”  //  Karacaoğlan