16 Nisan’da “Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanlığı yönetim sitemi” için gideceğimiz referanduma 11 gün kaldı. Önümüze konulacak sandıkta “EVET-HAYIR” kelimelerinden birini tercih edeceğiz. 

Giziroğlu Mustafa Bey gibi Cumhurbaşkanımız da Bursa’ya referandum “Evet” kampanyası için geldi. Hoş geldi, sefalar getirdi ama Bursa’daki ulaşımın ne hallere geldiğini de bize gösterdi.

Saat 10.30 gibi gazeteden ayrılıyorum.

Toplu taşım durağına inip, Heykel istikametine giden 6-A numaralı otobüse bindim. Kükürtlü Caddesini geçip Uludağ Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezi önüne geldiğimizde yol tıkalı… Saate bakıyorum 11.15...

Daha Cumhurbaşkanını gelmesine 5 saatlik bir vakit olmasına rağmen Çekirge Caddesitrafiğe kapatılmış…

Çelik Palas önündeki Muradiye yol kavşağına doğru adım adım ilerliyoruz. Arkadan bir ambulansın siren sesiişitiliyor. Otobüs şoförü sol şeridi boşaltmak için kornaya basıp sağ şeride geçmek için yol istiyor.

Kimsenin umursadığı yok… Kimse yerinden kıpırdayamıyor, çünkü yolda kıpırdanacak hal yok.Otobüsün korna sesi ile ambulansın siren sesi birbirine karışıyor. Nihayetinde otobüs şoförü sağ şeride geçebiliyor.

Ambulansa önündeki arabaları geçemiyor. Epey zaman yanımızda siren çalıp yol isteyen ambülânsın içindeki hastanın durumunu merak ediyorum. Üzerinde Mudanya yazan ambulansı bile yolu kesen trafik polisleri tarafından Muradiye yoluna yönlendiriyorlar. Saate bakıyorum 11.50.

Nihayet içinde bulunduğum otobüs de Muradiye kavşağına yöneliyor.   Atalarımızın atla yol aldıkları Muradiye caddesinden Heykele doğru yol alırken yol boyunca bazen sağda, bazen solda parketmiş araçlar, yolu daralttığından trafik tıkanıyor. Yoldan geçmek büyük maharet, otobüsün şoförü bu mahareti gösteriyor.

İçimden helal olsun diyorum. “Ankara’da bütün yollar Kızılay’a çıkar” sözü doğrultusunda Bursa’da da bütün yolların Heykele çıktığını belirttikten sonra, Muradiye’den Heykel'e çıkan yolun durumunu anlatayım.

Muradiye bölgesi tarihi eski bir bölgedir. Caddesi boyunca kaldırım yok, Yayalar bile yolda yürüyorlar. Böylesine dar bir caddede yer yer plastik babalar dikilerek yol iyice daraltılmış durumda.

Bursa’nın pek çok yerine dikilen bu babaların mantığını27 yıldan beri Bursa’da yaşayan bir gazeteci olarak anlamış değilim. Hatta Bu babaların kerametini kentimize yeni atanan sayın valimiz İzzettin Küçük’e sormuştum.

Nihayetinde 10 dakikalık yolu bir buçuk saatte alarak meşakkatli bir yolculuktan sonra Atatürk Caddesi PTT durağında inip, Mesken’deki randevuma zamanında yetişmek üzere yokuşu tırmanıyorumve arkadaşımla görüşmeyi tamamlayıp Mesken’den yokuş aşağı koşarcasına AtatürkCaddesi'ne inip oradan Altıparmak caddesinden Cumhurbaşkanımızın konuşacağı Atatürk Stadyumu Meydanına doğru yürüyerek meydana varıyorum.

Çevresi bariyerlerle kapatılmış, meydandaki kontrollü geçiş noktalarından birine yöneliyorum. Basın kartımı gösterip, Basın mensubu olduğumu söylüyorum. Görevli Polis evirip çevirip kartımı inceliyor. Sonra bana kimliğini görebilirmiyim diyor. Kimliğimi de çıkarıp veriyorum. Hem basın kartımı hemde kimliğimi evirip çevirip bakıyor, sonra çantama bakıyor. Bu arada gömleğimin cebindeki kalemlere gözü takılıyor.“Kalemle giremezsiniz“ diyor.Ben de ona; siz tabancasız dolaşıyormusunuz ki, bende kalemsiz dolaşayım. Tabanca sizin için ne ise, kalem de bizim için aynı şeydir diyorum. Bu ara vatandaştan alınarak karton kutunun içine atılmış yığınla kalemlere gözüm takıldı. Bu durum bana yıllar önceBursa’da oynanan “Türkiye-Ermenistan” milli maçında görüp yaşadığım bir durumu hatırlattı.

Aynı yerde yıllar önceFETÖ'cüterörörgütü üyesi olmaktan tutuklu bulunan Bursa Valisi Şahabettin Harput’un talimatıyla O maçı izlemeye giden vatandaşların ellerindeki Azerbaycan bayraklarının alınıp üzerinde WC yazan kutulara atılmıştı.

Atatürk Stadyumu Meydanı çevresindeki ikinci bariyerdeki geçiş kapısına yöneliyorum. Orada görevli polis arkadaşlara “Basın giriş Kapısı”nı soruyorum.

 “Bilmiyorum, galiba Kültür Park içinden alıyorlar” yanıtını alınca,oraya nasıl gidebilirim diye soruyorum.“Buradan geçemezsiniz, nereden gideceğinizi de bilmiyorum” diyor.

Gerisin geri dönüyorum, tabanvayla Kültür Park’ın orta kapısındaki görevlileri basın kartımı gösterip üst aramasından geçtikten sonra Spor Yazarları binasının kapısına varıyorum.

Kapıda Cumhurbaşkanlığı korumalarından 4-5 kişi duruyor. Kimliğimi gösterip basın mensubu olduğumu söylüyorum. Ellerindeki listeye bakıyorlar, “İsminiz yok alamayız” diyorlar. Sonra Yazı İşleri Müdürümüz Kundakçıyı arıyorum, "Abi unuttuk galiba seni akredite etmeyi, bir daha ki sefere diyor.

Yapacak bir şey yok deyip, Kültürpark'a girdiğim kapıya doğru yürürken, park içinde 16 tane ambulans sayıyorum.

Kültürpark içinde bu kadar ambulans varsa, varın Atatürk Stadyum Meydanı çevresindeki ambülâns sayısını siz düşünün.

Ben ambulansa ihtiyaç duyan vatandaşları düşündüm.

Sözün özü akredite edilmiş 'agazete' muhabirleri ve yazarları Cumhurbaşkanımızın Bursa referandum “evet” mitingini içerden, bende dışarıdan izlemiş oldum.

Ancak, ilgililere soruyorum:Cumhurbaşkanımızın Bursa programı günler öncesinden belli. Bursa’nın trafik ve ulaşım durumu da belli.

Bursa’nın bütün yolları Heykel'e çıktığı da belli.

Bursa’nın Heykel'e çıkacak alternatif yolları da belli.

Sadece alternatif yollarda trafiğin hızlı akışını sağlama yönünde neden önlem alınmadığı belli değil,

Cumhurun başkanı bir heyecanla geldi ama heyecan ulaşımı, trafiği, hayatı felç etti. Ne diyelim bunları da yaşayacakmışız...

Dipnot: Kundakçı Müdür bizi akredite etmeyi unuttuğu gibi dün çıkması gereken 1. sayfadan da anonslanan yazımızın çıkışı bugüne kısmetmiş.