"Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez." (A'râf 7/31.)

İsraf denince, insanın aklına daha çok yiyip tükettiğimiz şeylerde gereksiz yere savurganlık yapmak, yerli yersiz harcamalar yapmak, eşyayı yaratılış amacından farklı amaçlar için kullanmak gibi şeyler geliyor. Lakin bir israf daha var ki insanlar onu zayi ettiğinin farkında dahi değiller. Bu büyük israfın adı söz israfıdır. İnsana en kolay gelen, kendisini zahmete sokmayan bir haslettir az konuşmak. Bu dünya ahiretin tarlasıdır. İnsan işlediği kötü söz ve ameller yüzünden dünya tarlası hep dikenli otlarla dolup taşmıştır.

“Halkla az, Rabbin’le çok konuş” diyor, Muaz b. Cebel…

“Susmak, büyük adamların ticaretidir” diyor, İmam Şafii…

Konuşulması gereken anlardan birini de şöyle anlatıyor Hz. Peygamber:

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”

Susmanın, az konuşmanın karşılığı bu dünyada konuşarak kazanılacak maddi ve manevi şeylerden çok daha fazla. İnsanın hoşuna giden en fazla şeylerden biri de konuştuğu zaman sözünün sevilip sayılması, ortamda bulunan insanlar tarafından da takdir edilip onaylanmasıdır. Allah (c.c) insanı yaratılış gayesine uygun hareket edebilmesi bakımından kendini geliştirebilme imkanı vermiştir. Tabiatta da birçok şey çift yaratılmıştır, Allah (c.c), hikmetine binaen bazı şeyleri eşsiz yani tek yaratmıştır.

Allah’ın ezeli ilminde saklı hikmetle bazı uzuvlarımız çift bazıları da tek yaratılmış. Tıpkı insanın iki ayağı, iki eli, iki gözü, iki kulağı olmasına rağmen bir dili bir ağzı olması gibi… Eğer çok konuşmak güzel bir şey olsaydı iki kulağımız bir dilimiz olmazdı. Mana iki dinleyip bir söz söylemeyi gerektiriyor. Hz. Ali (ra) buna binaen, “Aklı tam olanın, sözü az olur” buyurmuştur.

İşte böylelikle bu dünyada ve ahirette en çok zararda olan kimselerden biri de sözünün nereye ulaşacağını bilmeden lüzumsuz konuşmaların içerisinde olanlardır. Aklı kıt olan insanlar da hazır cevaplılığı, abartılı cümleler kurmayı kendine maharet sayarak olabildiğince her sohbet meclisinde bir söz sahibi olmak isterler.

Olgun bir Müslüman, çok konuşmanın kendisine ve başkalarına zararı dokunduğunu bilir ve buna dayanarak kendisine söz verilmedikçe konuşmaz. Hak olanı savunurken de sükût etmez konuşur.

Nasihat dinlemeye kimsenin ihtiyaç görmediği bir devirde insanlara yapılabilecek en iyi nasihat; insanlara rehber olacak hal tavır ve davranışlardır.

İnsan lüzumlu aldığı nefesi, lüzumsuz sözlerle tüketip, sırtına günah ve zaman israfından başka yük yüklemiyor.

İnsan malını maişetini israf ettiği gibi gereksiz konuşmalarda bulunarak Allah’ın ve insanların nazarında olan itibarını kaybediyor.

Büyük alimler ve hikmet sahiplerinin konuşma üslupları hep birbirine benzerdir, sükût etmeyi, konuşmaktan daha çok severler, ilimleriyle de amel ederler. Sözü uzatmadan sözün özüyle insanlara hitap ederler. O büyük alimler susmanın konuşmaktan daha büyük bir ihtiyaç olduğunu bilirler. Hal ve hareketlerindeki ağır başlılıkla da insanlara nasihat ederler. Mevlana’nın dediği gibi:

“Nasihat verecek adama değil, örnek olacak adama ihtiyaç var.”