Şükür; Rabbimizin bizlere verdiği maddi ve manevi bütün nimetlere karşı şükran dileklerimizin ifadesidir.

Her insan, Allah’a şükredeceği birçok nimete sahiptir. Bunun için Kuran’ı Kerim’de; “Şayet Allah’ın nimetlerini saymaya kalkarsanız onu sayamazsınız…”(Nahl, 16/18) buyurulmuştur.

Şükür, kulun Rabbine karşı ilk ve en önemli vazifesidir. Allah(c.c)’a karşı memnuniyetin ifadesidir. Şükür; dil, kalp ve eylemlerimizde kendini gösterir.

Şükür borcunu hakkıyla yerine getirenler dinimizde övülmüştür. Rabbimiz; “…biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.” (Al-i İmran, 3/145) buyurmaktadır. Sevgili peygamberimiz her halinde şükür ve hamd içerisinde olmuştur. Gece ayakları şişinceye kadar namaz kılması üzerine,

Hz. Aişe(r.anha);

-“Niçin böyle yapıyorsun Ey Allah’ın Rasülü? Senin geçmiş ve gelecek günahların bağışlanmıştır” dediğinde;

Hz. Peygamber; “Şükreden bir kul olmayayım mı?”(Buhârî, Tefsîr, 48/2) cevabını vermiştir.

Rabbimizin bizlere bağışladığı; sayısız nimetlerin, maddi ve manevi kazanımların değerini bilmeliyiz. Her şeyin Allah’ın bir lütfu olduğu bilinci içerisinde olmalıyız. Eğer böyle yaparsak Rabbimiz bize olan nimetini artıracaktır. Bunu şu ayeti kerimeden anlamaktayız; “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim, 14/7) buyrulmaktadır.

Allah Resulü (s.a.v) buyuruyor ki; Müminin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hali kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa şükreder, bu onun için hayır olur; başına bir bela gelecek olsa sabreder, bu da onun için hayır olur.”( Müslim, Zühd 64)

Her halimizle şükreden kul olabilmemiz duasıyla…