Sevmek, sevilmek, değer görmek, önemsenmek duyguların en güzeli. Şimdi unutun 14 Şubat’ın ticari günden ibaret olduğunu da düşünün biraz. Bir insanın yüzündeki gülümseme, o heyecan, o anı unutulurmu hiç. İlla pahalı hediyeler değil, en saf haliyle yürekten gelen küçücük bir hediye bile dünyalara bedel olmaz mı? Sevgililer gününde, sevgilinizi, eşinizi mutlu etmek, onu biraz da olsa şımartmak ve sevgilinize her dem hatırlanacak bir gün yaşatmanız aslında hiç de zor değil. Üstelik bunun için çok büyük bedeller de ödemeniz gerekmiyor.

Mevlana’nın çok sevdiği sözü geldi aklıma 'Sevdiğinize gül verin, gülünüz yoksa gülüverin.'

Bırakın şimdi çiçekçilerin 14 Şubat’ta çiçek fiyatlarını katlamasını da sevdiğiniz için her şeye değmez mi? Özellikle kadınlar için çok önemlidir böyle günler, 14 şubat eşi tarafından hatırlamadığını  gören kadının tüm hayalleri  yıkılır adeta. Değer verdiğinin değer vermediğini hissettiği o an onun için şimdiye kadar yaptığı yemeklerden tutun da yıkadığı çamaşırlar, ütüler emekleri bir film şeridi gibi geçer gözünün önünden.

Bir de şöyle düşünün, bir sevdiğiniz ya da eşiniz var ama siz onunla hep hastanelerde sağlığı için koşturuyorsunuz... Sevgi ne demekti? sevdiği insan için onun çektiği acıyla inlemekti  veya geçim derdinden ay sonunu bile getiremiyorsunuz, tüm zorluklara birlikte göğüs germek değil mi sevgi? Vefadır her şeyden önce gelen. Yüreğini vermeli insan, dokunduğu omuza, gülümsediği yüze, baktığı göze, dinlediği söze. Çünkü ne kadar verirsek o kadar alacağız karşılığını; yani ne ekersek onu biçeceğiz, sadece yürekten verdiğimiz kadar, bir gönül dolusu insanlık paylaştığımız zaman. Ne eksik, ne fazla sadece hak ettiğiniz kadar.

İmkanınız varsa gül verin, yoksa içten gülüverin. Sevgi gerektiği zaman her şeyden vazgeçmektir, gerektiğinde koşar adım ona gitmektir. Bir gün değil bir ömür sevgiyle kalın…