Ben yaptım, ben başardım, benim param, ben aldım, ben kazandım” ve buna benzer içinde birçok bencillik ve tamahkarlık barındıran cümleler.

.....   Ne kadar da çok “yapabilme” gücüne "sahibiz" değil mi?

Gerçekten bu kadar çok “yapabilme gücüne” sahip miyiz? Küçük bir kan pıhtısından yaratılan insan, her marifetin sonunda bunu "Ben yaptım!" diyebilecek kadar kendisini Yaratanı bencilliğin verdiği sarhoşlukla unuttu.

İnsanoğlu bütün elde ettiklerine “Ben yaptım, ben kazandım” der. Nimeti kendinden bilir ve o nimeti kendisine vereni unutur.

Kur’an’ın bu gibi adamları uyarması şöyledir:

“Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz Biz mi?Eğer isteseydik onu kuru çöp haline getirirdik, siz de şaşıp kalırdınız

Eyvah! Emeklerimiz boşa gitti. Doğrusu biz rızıktan mahrum kaldık, sefalete mahkûm olduk.” Derdiniz.” (Vakıa, 56/63-65)

Ey her marifetin sonunda yaptığı işle kendisiyle övünen insan. Bilmiş ol ki Allah (cc) dilemeseydi sen olmazdın. Bir gözü ama ya da kolsuz da olurdun. Haline, sahip olduklarına, şükretmezsin de Allah'ın yarattığına, oldurduğuna "yaptım, ettim" dersin.

O sana verdiği bazı bazı nimetlerle seni başkalarından üstün tuttu..”

Sana mal ve mülk verdi.

Sana güzel bir suret verdi

Zeka verdi anlayış verdi.

Akıl verdi ama delilik vermedi, büyük acizlikler vermedi..

Bak ne diyor Sultan Süleyman:

"Hiçbir şeyi ben yaptım deme.

 Ele geçirdiğin tüm kaleler,

kazandığın tüm başarılar Allah'ın bir lütfudur.”

O sana hep verdi, verdikçe de sen şımardın ve gerçek nimet sahibini unuttun.

Birde yetmezmiş gibi..

Kazandığında, elde ettiğinde başkalarının hakkı olduğunu da unuttun.

Verenden “vermeyi” esirgedin. Cömertliğe cimrilikle karşılık verdin.

Sadaka vermedin. Zekat vermedin. Muhtaç olandan ihtiyacını gidermeyi esirgedin.

“Leyla'ya söyleyin, ne küçük dağları o yarattı ne de bütün gezegenler o'nun etrafında dönüyor. Geçici olduğunu unutmasın.”

        Ümmetim ümmetim diyerek bu dünyadan ayrılan Peygamberimiz (sav) iki gün arka arkaya arpa ekmeğiyle, bir başka rivâyette de üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle karnını doyurmadan bu alemden göçmüşken, ümmeti bu varlık denizinde yüzerken “bir tane daha içi altın dolu vadim olsun” diyebilecek kadar yaratılış gayesini unuttu.

Bir üstada talebeleri gelip sorarlar:

- Efendim, mesela çok çalışıp uğraşarak zor bir işi başarsak, yine mi “Ben yaptım” demeyeceğiz?

- Evet. Çünkü siz o işi Allah’ın yardımıyla başardınız. Cenâb-ı Hak fırsat, imkân ve kabiliyet vermeseydi, siz o işi yapamazdınız.

- Peki, ne dememiz lazım efendim?

- Ya Rabbi, sana sonsuz şükürler olsun ki, bu hayırlı işi bana nasip ettin. Sen bu imkanı vermeseydin, ben bu işi yapamazdım, demeliyiz

Unutmadan söyleyelim..

-Öldüğünüzde mezarınıza (ahirete) götürebildiğiniz her şey sizindir, onları sahiplenmeye hakkınız var..