22 yıldır, Mustafakemalpaşa’yı sadece Bursa’nın bir ilçesi olarak biliyordum. Her ne kadar iş gereği birkaç kez bu şirin beldeye gitmiş olsam da, açıkçası hakkında çok da bir fikrim yoktu. Taa ki Mustafakemalpaşalılar Derneği’nin 15 Temmuz Pazar günü düzenlediği basın gezisine dek…

Önemle belirtmeliyim ki, sabah saat 08:30’da, çok değerli bir grup gazeteci arkadaşlarımız ve de başta Mustafakemalpaşalılar Derneği’nin Başkanı, çok kıymetli Eczacı Kıvanç Atmaca ve yönetim kurulu üyeleriyle birlikte, Beşevler Metro İstasyonu yanındaki park alanından hareket ettiğimizde, bir günün, bir anlık bir rüya tadında olabileceğinin farkında bile değildim…

Müthiş misafirperver oldukları her hallerinden baştan belli olan bu çok güzel ekibin sıcakkanlılığı, samimiyeti ve en önemlisi de insaniyeti, insanın üzerine yaz yağmuru gibi yağıyordu resmen… Ve bizde tam da bu yağmurla hem serinledik hem de ısındık ve de bir insanın hayatında yaşanabilecek nadir ve unutulmaz günlerden birine daha imza attık. 

VE HAREKET SAATİ…

Başkan Kıvanç Atmaca, dernek olarak düzenledikleri basın gezisine katılan herkesi tek tek selamladıktan sonra, doğduğu, çok sevdiği Mustafa Kemalpaşa’yı ve ilçenin değerlerini anlatmaya başladı…

Ne yalan söyleyeyim; Bazen sıkılırım ben bu tür ve de hele ki uzun konuşmalardan… Ancak bu kez sıkılmak bir yana, rivayetleri, dinlemeye doyamadık ve bir açıklama daha gelsin diye baktık… 

DERKEN MUSTAFAKEMALPAŞA’YA VARDIK…

Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Sadi Kurtulan’nın da katıldığı kahvaltıyla başlayan organizasyon, doğa harikası hazinelerimizden biri olma özelliğini taşıyan; SUUÇTU Şelalesi’yle devam etti. Anlatılmaz-Yaşanır bir değer olan şelalenin bilinirliği sanki biraz eksik gibi geldi en azından bana…

Bu sebeple, Suuçtu Şelalesi’nin, tanıtımı biraz daha genişletilerek uluslararası arenaya bir an önce taşınmalı düşüncesindeyim. Örneğin, şelale hakkında herkesin bilmediği bir gerçek (otobüste anlatıldı bize) söyleyeyim size:

Şelaleye ilk kez giden birisi, şelaleyi ilk gördüğü anda 6’ya kadar sayıp bir dilek tutmalıymış. Şayet dilek 1 yıl içinde gerçekleşirse, aynı tarihte tekrar şelaleye gitmeliymiş… Denemekte zarar yok… Kim bilir? Masal gibi başlamamış mıdır bir çok hikaye!

Özetle;

Doğasıyla, olağanüstü insanı ve insanlığıyla, aslında şahsına münhasır ve de Mustafakemalpaşa adına yakışır bir ilçede bulunmaktan aşırı mutluluk duydum ve de kendimi bir kez daha çok şanslı buldum.

Çünkü; Her adımda gerek ilçesi gerekse Bursa için güzel şeyler yapmaya çalışan insanlarla karşılaştık. Gördük ve de şahit olduk ki: “Mutluluklar paylaştıkça çoğalır” dercesine, tüm samimiyetiyle ekmeğini paylaşan ve özlediğimiz insanlık ve de insanlarla dolu Mustafakemalpaşa...

Bir gün birisi Mustafakemalpaşa dediğinde, önce doğasına mı, yoksa güleryüzü ve samimi insanlara mı aşık oldum, cevaplayamayacak durumdayım…

Dilerim hiçbir zaman solmasın o güzel ve gülen yüzler ve gözler. Samimiyetiyle, doğallıyla, yatırlarıyla ve yatırımlarıyla, 300 yıllık değirmenleriyle, Çanakkale Şehitlik Anıtı'yla ve daha bir çok eşsiz değere sahip olan bu ilçenin harika insanları umarım daha çok yıllar hep böyle tertemiz kalırlar ve nesiller boyunca bu zenginliğe sahip çıkarlar…

MUSTAFAKEMALPAŞA…

Yer yer Karadeniz’i anımsatan köyleri, yer yer İç Anadolu’yu andıran ve herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir ilçe… Geleneklerini hala yaşatan ve yaşaması için el ele vermiş güler yüzlü samimi bir halkla dolu bir ilçe...

Ne mutlu onlara ki, bir arkadaşımıza domates ikram ettiklerinde ve cevaben ‘Hımmm mis gibi kokuyor ne kadar güzel” cümlesine basitçe ancak o kadar da gerçekçe “Sadece domates gibi kokuyor” diyebildiler...

Demem o ki; Böyle güzel bir günü yasamamıza vesile olan Mustafakemalpaşa Derneği'ne ve üyelerine, çok değerli gazeteci arkadaşlarımız Bahar Özgün’e, Mahmut Uçakcan’a ve emeği geçen herkese çok çok teşekkür ederiz...