Bu gün 26 Eylül Dil Bayramı..

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu büyük önder Atatürk, dil ve tarih konusuyla I.Dünya Savaşı sıralarında ilgilenmeye başlamıştır.

Askerî savaş kazanılmış, sıra bilim savaşına gelmişti. Atatürk Türk dili tarihinin, ağız ve lehçeleriyle dil bilgisinin araştırılması için 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumunu kurmuştur. Dil devrimiyle günlük yaşamda kullanılmayan, zor anlaşılır sözcüklerle dilimize uymayan yabancı dil bilgisi kurallarının ayıklanması amaçlayan Atatürk, 26 Eylül 1932’de İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda I.Türk Dil Kurultayı toplanmıştır. O günün Dil Bayramı olarak kutlanması öngörülmüştür.

Türk Dil Kurumu, çalışmalarını aralıksız sürdürerek, dilimizi yabancı sözcüklerden arındırmaya çalıştı. Yazarlar ve dil bilimciler, binlerce sözcük üreterek yazı dili ile konuşma dilini birleştirdi. Aydın kişilerin söylediklerini halk anlamaya başladı. Atatürk, ölümünden önce bankadaki parasını Türk Dil Kurumuna bağışladı.

Bu girişten sonra günümüzde dilimizin içinde bulunduğu durumu anlatması için sözü Şairlerimizden Yusuf Yanç bırakıyorum.

 

Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum 
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? 
Bir ferman yayınlamıştı; 

'Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste, 
meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya' diye, 

Hatırlayanınız var mı?


Dolanın yurdun dört bir yanını, 
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri, 
Fermana uyanınız var mı? 

Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim, 
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere, 
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı? 

Tanıtımın demo, sunucunun spiker, 
Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun diskjokey, 
Hanım ağanın firstlady olduğuna şaşıranınız var mı? 

Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet
Mağazanın süper, hiper, gros market, 
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı? 

İlan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard, 
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon
Merakın, uğraşın hobbyolduğuna güleniniz var mı? 

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı, 
Beldelerin girişinde welcome, 
Çıkışında goodbyeokuyanınız var mı? 

Korumanın, muhafızın body guard
Sanat ve meslek pirlerinin duayen, 
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı? 

Sekinin, alanın platform, merkezin center, 
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final, 
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı? 

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria, 
Sergi yerlerimizi centerroom, showroom, 
Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı? 

Yol üstü lokantamızın fastfood, 
Yemek çeşitlerimizin menü, 
Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı? 

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks, 
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre, 
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı? 

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik
Vurguncunun spekülatör,eşkiyanınmafya, 
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı? 

Mesireyi, kır gezisini picnic, 
Bilgisayarı computer, hava yastığını airbag, 
Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı? 

Çarpıcı, önemli haberler flash haber
Yaşa, varol sevinçleri oleyoley, 
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı? 

Vırvırık dağının tepesindeki köyde, 
Cafeshop levhasının altında, 
Acının da acısı kahve içeniniz var mı? 

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken, 
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini, 
Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı? 

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk, 
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik, 
Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı? 

Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum, 
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? 
Bir ferman yayınlamıştı... 
Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?