Geçtiğimiz hafta futbol gündeminin ana konusu, Beşiktaş-Fenerbahçe arasındaki kupa maçıydı.

Bizim dışımızda kimsenin sallamadığı bu karşılaşma, hem öncesi hem sonrasında spor medyasının can simidiydi adeta.

Beşiktaş, Konyaspor karşısındaki müthiş oyunu sonrasında bu maçın da mutlak favorisi olarak gösteriliyordu.

Yapılması gereken her şey yapılmış ve ortam gerim gerim gerilmişti.

Fenerbahçe, ağırlıklı olarak adam markajıyla başladı. Defansını öne çıkararak, orta sahada bire bir adam markajı uyguluyordu.

Beşiktaş, yavaş yavaş oyunu kontrolüne aldığında; Alper, Souza ve Mehmet Topal giderek sertleştiler. Artık her iki taraf için de kırmızı kart beklentimiz yoğunlaşmıştı. Ancak hakem nedense bir türlü otorite kuramıyordu. Derken sahneye idol RVP çıktı.

Hollandalı topçulara karşı oldum olası sempatim vardır, Cruyff'la başlayıp, Van Basten'le doruğa çıkan. RVP'nin de onlardan kaynaklanan öncelikli bir torpili vardı tabi. Ancak bendeki kredisini yerle bir etti o akşam.

Sürekli rakiple didişen, seyircilere diliyle ve şortunun içine soktuğu eliyle garip mesajlar veren bu adam neredeyse oyunun sonuna kadar sahada kaldı. Bize çok itici gelen bu hareketler, antrenörü ve hakem tarafından da kabul görmüştü demek ki!

Ülke olarak sahip olduğumuz aşağılık kompleksimizi alçakgönüllülük  olarak değerlendiriyoruz hala. Adam, bu özelliğimizin ve futbol iklimimizin özelliklerini o kadar kolay fark etmiş ki, resmen dalgasını geçti herkesle.

Karşılaşma sonrası yapılan yorumlar bile düzeysizliğimizin boyutunu gösteriyordu. Fenerbahçe, sahaya özel bir taktikle çıkmış. Beşiktaş onun oyununa gelmiş. Gelmeseymiş! Olay bu kadar basit yani!

Tabi biz Bursasporluları asıl ilgilendiren bu karmaşa sonrası Federasyon'dan çıkacak kararlardı.

Tosiç 4 maç, RVP 3 maç ceza aldı. Beşiktaş'ın sahası 1 maç kapatıldı. Yöneticilerinden birine de 6 ay hak mahrumiyeti verildi.

Şimdi bütün bu olayların Bursa'da gerçekleştiğini varsayalım.

Tosiç'in yerine İsmail'i koyalım. Hem kırmızı kart görecek, hem rakibe hem hakeme saldıracak, hem de kırmızı kart görmesine karşın başkasının akredite kartıyla sahada oturacak. 10 maçtan men, 100.000 lira kendisine 100.000 lira Bursaspor'a para cezası. Oğuzhan'ın yerine Batalla'yı koyalım. Rakibiyle sürekli didiştiği için 3 maçtan men. Beşiktaş'ın yerine Bursaspor'u koyalım. Seyircilerin rakip oyunculara sürekli yabancı madde atmaları, sahaya girmeleri ve küfürlü tezahüratları nedeniyle 5 maç seyircisiz ve 1.000.000 lira para cezası.

Bunlar asla varsayım değil. Biz bunların hepsini yaşadık. Şimdi hakemlerin görmemezlikten geldiği dirsekli fauller bize her defasında kırmızı kart olarak döndü. Gerek deplasmanda gerekse kendi sahamızda haftalarca seyircisiz oynamak zorunda bırakıldık. Milyonlarca lira cezalar ödedik. 

Ama bu komik kararlar bile her iki camianın tepkisine yol açmaya yetiyor. Kimse yoğurdum ekşi demiyor. Yok futbol federasyonu değişsin, yok merkez hakem kurulu bıraksın!

Sizin gibiler bu kafa yapısını değiştirmedikten sonra kimin başa geleceğinin ne önemi var?

Çapsız kulüp başkanlarının, nabza göre şerbet veren federasyon ve hakemlerin, ülkemizin futbol dünyasını anında algılayan kurnaz yabancıların elinde oyuncak olmaya devam!