Bir bebek dünyaya gelir, anne baba mutlu, herkes mutlu..

Zamanla büyür, farkındalığı artar…

Anne ve babanın da heyecanı tabii ki…

Bekleyişler başlar…

Konuşması beklenir, anne-baba desin, dişi çıksın…

Bir de yürüsün ki rahatlayalım derler.

Her adımında arkasında aman düşmesin diye beklenir.

Zamanla ve farklılıklara göre değişse de hepsi sırayla meydana gelir.

Ama anne ve baba hâlâ doyumsuzdur.

Tuvaletini söylese rahatlayacağını düşünmeye devam eder.

2 yaş sendromu başlar. Her şey onun istediği gibi olsun ister bebek.

Tuvalet temizliği bazen kâbus olur. Bıraksa suç bırakmasa suç. Ne yapsındı bu çocuk!..

Neden bu baskı!..

Çok zor gelir bu dönem ebeveyne.

Sinirleri yıpranmıştır fakat geçecektir.

Bir büyüse her şey yoluna girecektir.

Emindir bundan ebeveyn.

Okul zamanı başlar. Ayrılık korkusu çocuktan daha fazladır ebeveynde…

Çünkü belirsiz olan çocuk değil, anne ve babasıdır. Korkar bırakmaktan, kendisi olmadan bir şey yapamayacağını düşünür.

Her gün ısrarla okulun nasıl geçtiği sorulur, öğretmen ve arkadaşlarının ona olan davranışları irdelenir. Israrla anlatması beklenir.

Sonra gelsin ağlamalar, okulu istememeler, derken ebeveyn yine yorulmuştur ve bu zamanı da bir an önce atlatıp tamamen rahatlayacağı dönemi ister.

Okul sorunları da gelir geçer.

İlkokul dönemine artık hazırdır aile.

Ödev stresleri vardır ki, çocuk yapmak istemez ama anne ısrarla en iyisi olması gerektiğini düşünerek baskı yapar.

Çocuk kaçar anne zorlar.

Ödev artık ödev değil, zorunlu yapılması gereken ve hemen kurtulması beklenen bir görevdir adeta.

Küçücük elleri kalem tutmaktan ağrıyan çocuklar oyun isterken yapılan baskılarla kişiliği zedelenmeye başlar. Baskı altında kalmaktan çok yorulmuştur.

Ama mecburen anne ve baba sözü dinlenir.

Sosyal problemler yavaş yavaş kendini göstermeye başlar artık.

Okulda anlaşamama…

Arkadaşlarını rol model olarak alma ve çoğu zaman davranış bozuklukları.

Anne ve babanın kendi hayat tarzlarına uymayan bazı hareketler baş göstermeye başlar.

Kimi zaman saklanan durumlar, kimi zaman korkudan oluşan yalanlar,

Belki de bozulan akademik başarı.

Ebeveyn korkar yine, küçücük çocuğu olmamalıydı böyle.

Defalarca üst üste konuşarak bu durumları ortadan kaldırma çabası içine girerler.

Özerkliğini tam elde edememiş çocuk ‘mış’ gibi yapmaya başlar.

Çünkü somut düşünce dönemindedir daha.

İstenilen davranış bu ise, o da böyle olmaya zorlar kendini.

Ama anne ve baba tam anlamıyla büyüse artık davranışların, derslerin, kişilerin önemini ve değerini bilse diye düşünür.

Gün gelir ve ailenin dört gözle beklediği o dönem yavaş yavaş adeta sinsi sinsi gelir.

Anne baba gözünde küçük olan çocuk artık bir ‘ergen’dir.

Soyut düşünce becerisi kazanmış, çevresinde ve sosyal hayatında olan bitenleri artık kendi benliğinde değerlendirmeye başlamıştır.

Erken çocukluk döneminde atılan temeller kendini göstermeye başlar.

Baskı altında kaldığı tüm dönemlerin acısını çıkarırcasına artık, özerklik kazanım isteği çok şiddetlenmiştir.

Dayanamaz ona karışılmasına, baskı altında kaldıkça saklamalar başlar. Kendisini anlamadığı gibi anlaşılmadığına da kızar.

Ona yardım etmek adeta ucu kaybolmuş bir ip yumağı gibidir.

Kızgın, gergin, asabi bir erken ergenliktedir.

Kendisindeki farklılıklara kafasında bir yer oluşturmaya çalışırken, içinde oluşan fırtınalar daha da büyüktür.

Anne babanın en yetersiz kaldığı, konuşsa olmadığı, anlatsa dinlenilmediği, sussa içinde kaldığı dönemdir bu dönem.

Bu sıkıntılar ne bebeklik ne okul dönemindeki sıkıntılara benzemektedir. Geleneksel yapıdaki aileler bazen farklı yollara başvursa da, önemli olan bu dönemi en az zararla atlatabilmektir.

Profesyonel yardım almak en önemli etkendir.

Aileler korkmamalı, çocuğun etiketleneceğini düşünmeden bu yardıma başvurmalı.

Zaman geçiyor, dünya güncelleniyor, bilginin değerinin her an azaldığı bu dönemlerde anne ve babalar da kendi bilgileriyle değil, günümüz gerçeklerine göre yetiştirilmeli.

Ergen sağlığına hiç olmadığı kadar önem verilmeli, gelip geçici bir dönem olarak düşünülmemeli.

Ergenlikte oluşan problemlerin kalıcı olmaması, kendisine ve çevresine vereceği zararları ortadan kaldırmak için ‘erken ergenlikte’ ilk adımlar atılmalı.

Çocuk değil artık o.

Bu durum asla unutulmamalı.

Kendisine özgü hakların ve bağımsızlığının olduğu unutulmamalı.

Çocukluğundaki gibi kendi fikirlerimizi kabul ettirmeye çalışılmamalı.

O bir ergen, o bir birey.

Sağlıklı ergen, sağlıklı aile, sağlıklı toplum demek.

İçindeki çocuğu öldürmesine izin vermeden büyüdüğünü kabul etmeliyiz.

Çocukça kalın…