Ülkemizde, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıldönümü vesilesiyle yayınlanan bir çok mesajda Atatürk ve arkadaşları minnetle anılıyor. Başım üstüne.

Ancak şu var ki, Kadınlara “iade edilen” haklar konusunda bile erkeklere minnet duymayı öğütleyen bu resmi ideoloji anlatış, tahminim her kadın gibi benim de doğrusu biraz canımı acıtıyor…

Kaldı ki bu anlatımlarda bir eksiklik de var sanki:
Çünkü Kadınlar!
Cumhuriyet rejiminin en büyük 'kazanımlarından' birisi olarak gösteriliyor.

Halbuki okuduğum, dinlediğim ve bilgi edindiğim kadarıyla, 5 Aralık 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması kuşkusuz müspet bir gelişme olmakla beraber, Osmanlı’dan bu yana süren bir mücadelenin ürünüdür.

Buradan da apaçık görülüyor ki kadınlar hak kazanma hikayesinin esas kahramanlarıdır.

Üzücü bir gerçektir ki, yıllarca seçme ve seçilme hakkının kullanımı konusunda kadınlar, erkekleri hep uzaktan takip etmiştir. Bu durum; sosyal, kültürel, siyasal v.b. çok değişik nedenlere dayanmaktadır.

Ve en nihayetinde Kadınlar seçme ve seçilme hakkı ile erkeklerle paralel bir gelişim ve kabul sürecinden geçmiştir.

Ve çok yazık ki, “Se­çilmiş” bazı erkeklerin yararlandığı bu haktan kadınların bir kısmının da olsa yararlanabilmesi için oldukça uzun zaman geçmesi gerekti.

Kadınlara oy hakkını tanıyan ilk ülke Yeni Zelanda, ilk Müslüman ülke ise Azerbaycan olmuştur…

Uzun yıllar süren bir hak mücadelenin ardından, Kadınlara dönük siyasi haklarının son halkası olan 5 Aralık 1934 yı­lında çıkartılan kanun oluşturulmuştur.

Bu kanunla, 22 yaşını bitiren kadın-erkek her vatandaşa milletvekili seçme ve 30 yaşını bitiren kadın-erkek her vatandaşa milletvekili seçilme hakkı tanındı. 8 Şubat 1935 seçimlerinde ilk kez seçilme hakkım da kullanan kadınlar, TBMM'de 18 kadın milletvekili ile temsil edildiler.

Ne mutlu ki bugün parlamentoya giren kadın milletvekilleri sayıları çok daha fazla…

Kadın isterse dağı devirir…

Ve önceki gün,

AKKM Başkanlık Salonunda, Bursa Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin düzenlediği, moderatörlüğünü Kadın Meclisi Başkanı Mihriman Kocabıyık’ın yaptığı

“Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması” konulu paneli gerçekleşti.

Panelde, Bursa’mızın onurlarından olan, çok kıymetli iki kadın milletvekili; Bennur Karaburun ve Emine Yavuz Gözgeç hemcinsleriyle buluştu.

Çok değerli kadın milletvekilleri, bir kadının istediği halde yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığını önemle vurgularken, diğer yandan içtenlikle kendi hayatlarından kesitler ve tecrübelerini paylaştı. 

Bursa Kent Konseyi Kadın Meclisinin 83. yılı münasebeti ile düzenlemiş olduğu “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması’ söyleşisine ayrıca  Nilüfer Meclis Üyesi de olan Avukat Nilgün Berk, Davutdede Mahalle Muhtarı Hatice Çınar ve Yıldırım Karaağaç Mahalle Muhtarı Sema Pamukçular (Kadın Meclisi Başkanı)katıldı.

Her biri değerli, her biri donanımlı, her biri yaşam mücadelesinin ta kendisi olan, hemcinslerine yol gösteren, güç vermenin yanı sıra kılavuz da olmaya çalışan seçilmiş bu beş kadın, aslında tüm kadınların sesi, temsilcisiydi. 

Panelde konuşan ve katılan herkesin sevgisini ilk cümlesiyle kazanan sevgili vekilimiz Bennur Karaburun’la özellikle bir kez daha gördük ki, her daim dediğim gibi ‘engel insanın içindedir’…

Özetle;

Kadınlar güçtür ve iktidardır. Kaldı ki; Kadınsız toplum yarınsız toplumdur. Biz nüfusun yarısıyız, nüfusun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerine katılması, siyasette eşit oranda temsil etmesi, her şeyden önce bir demokrasi meselesidir. Bu sebeple; Mecliste de bugün değil,her daim eşit sayıda yer almak istiyoruz. Biz kadınların her daim hikayesi vardır!