Bursa’nın makus talihini, yapılan yanlışları, bitmeyen stadyumu, gelmeyen hızlı treni, sürekli arıza yapan raylı sistemi, olmayan Oto Test Merkezini, değer kaybeden Uludağ’ını ve dahi yarattığı onca katma değere rağmen Ankara’daki hükümsüzlüğünü defalarca yazıp çizdim.

Bütün faturaları siyasetçilere, vekillere keserek acaba yanlış mı yapıyorum diye düşünmeye başladım ve bir bilene sormanın en doğru şey olduğuna karar verdim.

İktidar olanın mazereti yoktur diye söze başladı. Bursa adına bir şey yapılacaksa işlemler bürokrasinin her kademesinde nakış gibi işlenmelidir ve Bakanın önüne imzaya hazır hale getirilmelidir dedi. Yoksa sizin yanınızda “Sayın Bakanım şöyle bir sorunumuz vardır”telefon açan vekil tribünlere oynayantakımına zerre kadar faydası olmayan bir futbolcu gibidir diye ilave etti.

Bursa’daki son gelişmeleri üzüntü ile takip ettiğini söylerken BUDO konusunda bile İstanbul ve Bursa gibi iki iktidar partisi belediyesinin yarattığı açmazı çözemeyen vekiller adına söyleyecek söz bulamadığının altını çizdi.

İktidar partisi kendi bürokratını çaresiz bırakamaz, bırakmamalıdır diyerek de sözüne devam etti.

Bursa bunları hak etmiyor ve Bursa gibi toplam on sekiz ve on iki iktidar partisi vekili olan istihdamda, üretimde, katma değerde ve ihracatta ilk üçün altına düşmeyen bir ilde vekillerin, Bakanlardan randevu alamadığını, bürokratlara söz geçirilemediğini iyi bildiğini üzülerek söyledi.

Benim meskenimin ve merkezimin Bursa olduğunu düşünerek yazıp çizdiklerimde yanlış yapmadığımı bir bilenden dinleyerek öğrenmiş oldum.