Bugünlerde beşik gibi sallanıyoruz...
Ülkemiz büyük Marmara depremi beklentisi içinde iken...
Akdeniz, Ege, Doğu Anadolu'dan sürekli deprem haberleri geliyor. 
Geçtiğimiz Cuma namazında da hutbede deprem konusu gündeme alınmıştı Diyanet tarafından...
Şimdi biz Bursa'da yaşayan vatandaşlar olarak özellikle Manisa yöresindeki depremleri hissediyoruz. Biz onca uzaklığa rağmen böyle hissediyorsak, düşünün orada yaşayan vatandaşlarımızın yaşadığı endişe ve korkuyu...
Hani korkmadım diyen yalan söyler...
"Allahım ne olur kısa sürsün" diyerek, dua etmeyen kimse olmadığını sanmıyorum.
Dua tabii ki çok güzel..
Duayı tevekkül olarak görüp bunun tedbiri nerededir diye sorulacaktır tabii ki...
İşte o tedbir kısmında yerel yönetimlerin yanı sıra 'jeoloji, jeofizik, inşaat, gerekirse mimarlık, hatta olmazsa olmaz harita mühendisleri' gibi akademik odalar ve sivil toplum örgütleri bir araya gelmezse kaçınılmaz sonuç oluşacak, göçüğün altında onlar da kalacaktır...
İnanıyorum ki bu vebalin altında kimse kalmak istemeyecektir...
Öyle ise en azından 99 Körfez; ardından Düzce, yakın zamanlarda Van ve Erzincan, daha da yakın zamanda Elazığ depreminden gerekli dersi çıkaralım...
Enkaz altından çıkardıklarımızla değil, 6 veya 7 şiddetindeki bir depremde can kaybı yaşamadık diye kıvanalım...
Tıpkı Japonlar gibi...
Ama şu afet olaylarından abuk subuk yobazca çıkarımlarda bulunmayalım...
İslamiyet'in güzelliklerini çarpık bir zihniyete kurban etmeyelim...
Çünkü sosyal medya öyle bir mecra haline geldi ki...
Kuyuya bir kişi bir taşı atıyor 40 deli kişi çıkaramıyor o taşı kuyudan...
Bilen bilmeyen konuşuyor...
Nasıl olsa atmak bedava...
Hadi gelin Facebook'ta yazılanların her sayfasına 50 kuruş ödeme kuralı getirin bakalım bu kadar rahat atabiliyor mu bu civcivler...
Denemesi bedava...