Salgınla mücadele etmek kadar salgın sonrası oluşacak sosyolojik ve ekonomik yapıya da hazır olmalıyız.

Koronavirüs sonrasında önlemlerin devam edeceği, sosyal mesafenin süreceği konuşuluyor.

Salgınının yayılma hızını azaltmak için alınan önlemlerin ardından küresel ekonomik faaliyetlerin büyük bir zorluk çekeceği, dünya ekonomisinin yüzde 6 ila yüzde 3 oranları arasında küçülme olma riski olduğu gözlemlenmekte.

Maalesef en büyük sıkıntıyı da küçük esnaf çekecek görünüyor.

Maliye Bakanlığı, yaklaşık 448 bin esnafa 8 milyar 390 milyon TL finansman tahsisi yaptığını, 119 bin 804 firmaya da 107 milyar 412 milyon TL finansman tahsis edildiğini duyurdu.

Devlet, işsizlik sorununu engellemek için bazı adımlar atarak işten çıkarmalara kısıtlamalar getirdi.

İşletmelerin faaliyetlerinin durmasından dolayı maaşlarını ödeyemeyen işletmeler için ise kısa çalışma ödenekleri ile işçilere bir nebze de olsa finansal destek sağlamakta olsa da en çok yarayı alacak kesimlerden biri de ücretli çalışan kesim olacak.

Maliye Bakanlığı, yaklaşık 4,4 milyon aileye bin TL’lik nakdi destek yardımında bulunduğunu bildirdi.

Kısa dönemde bir nebze destek olabilir ama koronavirüs önlemleri ve sosyal mesafenin yıl ortasına kadar süreceğini düşünürsek uzun vadede ücretli çalışan insanları ekonomik olarak çok zor şartlar bekliyor.

Binlerce kişinin hayatını kaybettiği koronavirüs salgını nedeniyle bazı ülkelerde hayat durma noktasına gelirken, salgının küresel ekonomide mali piyasalarda olası etkileri de ortaya çıkmaya başladı.

Dünya tarihinde çok sayıda virüs oluşuyor, koronanın bu kadar çok sosyolojik ve ekonomik yapıda etkili olmasının sebebi Çin’de olması, mesela Afrika'da olsaydı, makro ekonomik açıdan bu kadar etkilemezdi, hatta Afrika'da olan virüslerin çoğundan bilgimiz bile olmuyor.

Çin’de sanayinin gelişmiş olması, Asya, Avrupa, ABD kıtalararası iş hacminin ve iş seyahatlerinin yoğun olması sebebiyle dünyaya hızlı bir şekilde yayıldı.

Çin’de birçok uluslararası firma kapılarına kilit vurdu.

Uluslararası fastfood ve kafe zincirleri mağazalarının sayılarını yüzde 50 azalttı, bu da salgının geldiği boyutu çok iyi ifade ediyor.

Çin’de koronanın arz yönlü etkisi önemli aksamalar oluşturdu; işsizlik sorunları, tedarik zincirinin bozulması, kıt kaynakların oluşması, küresel firmaların borsada işlem hacminin düşmesi, tahvil hisse senetlerinin değerlerinin düşmesi ve Çin mallarına taleplerin azalması ile de Çin'deki daralma süreci başlamış oldu.

Tabii Çin'deki ekonomik daralma küresel ekonomiyi de global üretim üssü olduğu için etkisi altına almakta.

Türkiye ile Çin'in ekonomik iş hacmine baktığımızda ihracat olarak pek bir getirimiz yok, döviz olarak bağlı değiliz ama ithalat yaptığımız ürünlerde ciddi sıkıntılar yaşayabiliriz, en önemlisi de sağlık sektöründe, sağlık alanında başta solunum cihazı üretiminde hızlı bir şekilde üretime gitmemizin sebebi de bu.

İktisadi olarak virüsü yorumlarsak eğer şöyle de diyebiliriz, üretimde marjinal fırsat yakalayabilir, yerli sanayimizde üretimimizin artması ihracatımızın oluşması döviz girdisini artırıp işsizliği azaltılmasına, TL’nin değer kazanmasına ve üretimin hizmet sektörüne göre artan oranlı gelişmesine yol açabilir.

Eğer yerli hammadde ve mamul üretimine mali destekler sağlanırsa çok daha iyi sosyoekonomik yapımız gelişir. Global mali piyasalarda en iyi birkaç Ülkelerden de biriyiz

Koronavirüs sonrası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak olmasının sebebi birçok devlet yerli üretime geçme olasılığı ve çalışma saatlerinin bile artacağına işaret ediyor.

Çin’in virüsü geç bildirmesinin sebebi de küresel ekonominin hammadde mamul tedarikçisi üstünlüğünü kaybetme olasılığı.

Ülkemizde ve global ekonomide üretim sektörleri kademeli önlemlerin alınması ile normale başlayacak ama hizmet sektörü çok büyük zararlar görecek, özellikle kafe fastfood sektörlerine yatırım yapmak oldukça riskli konumda.

Yerli üretime geçmenin de belki de tam zamanı.